ÖZET
:
Yazıda;
Esseni cemaati hakkında bilgiler, Kumran okulunun özellikleri,
yazıtların içeriği, Hristiyanlığın Essenilerle olan yakınlığı
ve yazıtların bazı Kuran ayetleri ile olan bağlantısı üzerinde
durulmuştur. Yazıtların; Maide, Al-i İmran, Meryem, Mü'minun,
Saff, Nisa ve Tevbe suresindeki bazı kıssa ve bazı kavramların
anlaşılmasındaki önemi gözler önüne serilmiştir.
Essenilerin
tıp konusundaki bilgileri ve İsa peygamberin hekimliği, ilaç
yapımı, gıdaların uzun süre saklanması gibi konularda bilgi
verilmektedir.
KUMRAN
YAZITLARI NEDEN ÖNEMLİ ?
Khirbet
Kumran adıyla bilinen Kumran harabeleri; günümüzde, Filistin'in
Batı Şeria bölgesinde yer almaktadır. Lut Gölü'nün kuzeybatı
kıyısında, Eriha'nın (Jericho) 13 km güneyinde ve Kudüs'ün
yaklaşık olarak 40 km doğusundadır.
1947
yılında Kumran Harabeleri'nde “Ölü Deniz El Yazmaları” diye
bilinen tomarlar bulunmuştur. Çömlekten kapların içerisine
saklanmış keçi derisinden (parşömen) ve papirüsten mamul on
binlerce yazılı tomarın bulunuşu, hem Yahudilik hem de
Hristiyanlık tarihinin pek fazla bilinmeyen döneminin anlaşılması
ve aydınlatılması bakımından çok önemli bir keşif olarak
kabul edilmiştir.
Şu
ana kadar açıklanan yazıtların içerikleri başlıca; Cemaat
kuralları, ilahiler ve şiirler, takvimler, liturjiler (ayinlerde
usul ve sıra), dualar, tarih ve kıyamet yazını, bilgelik yazını,
tefsir, kutsal kitap temelli apokrifal (kayıp kitaplar) eserler,
olarak sıralanmaktadır.
Bu
metinler içerisinde, papiroloji uzmanı bir Cizvit (İsa Derneği
denilen bir Hristiyan derneğinin üyesi) olan Joseph O'Callaghan'ın
incelediği 7 numaralı (7Q5) mağarada, tarihlendirilmesi
M.S. 50 yılından sonra olmadığı kesin olan Grekçe bir fragman
bulunmuştur. Bu fragmandaki yazının, yapılan araştırmalar
sonucunda Markos İncili'nin 6/52-53 cümleleri
olduğu ortaya konmuştur ki, bu durum Esseniler'in sadece Yahudi
kutsal kitaplarını değil, aynı zamanda İncil metinlerini de
okuduklarını göstermektedir. Bununla beraber, daha henüz
Kumran'dan çıkarılan metinlerin tamamı
yayınlanmamıştır.1 Yazıtların
tamamı açıklandığında çok önemli bilgilere ulaşılacaktır.
Ölü
Deniz Parşömenleri (Kumran Yazıtları); Yahudiler ve Hristiyanlar
kadar, biz Müslümanlar açısından da son derece önemlidir.
Yazıtlar; Kuran'da bulunan bazı kıssalarda (Meryem, İsa, Zekeriya,
Yahya ve İbrahim kıssası) doksanın üzerinde ayetle doğrudan ilgilidir. Bunun
yanında Kur'an'da geçen beş kavramla direk ilişkilidir. (Rabb'in
hizmetine çocuk adanması, Sofra ve Bayram, Yüksek Mevki, Havari ve
Mesih)
1-
KUMRAN YAZITLARI ve ESSENİLER
1.1-
KUMRAN
İsrail
Krallığı yıkıldıktan sonra on iki kabile dağılmış (M.Ö.
720), kabilelerin bir bölümü Pers tarafında bir bölümü de
Mısır tarafında kalmıştır. Sürgün yıllarında Musevi dini
kuzeyde Zerdüşt ve Sümer, güneyde ise Mısır ve Helen etkisiyle
değişikliğe uğramıştır. M.Ö. 3. yüzyılın başlarında
Yunanlılar ve Mısır Yahudileri İskenderiye okulunu kurmuşlardır.
Düşünceleri Helen ve Mısır doktrinleriyle bir senteze gitmiştir.
Böylelikle Musevilikte iki ana eksen ortaya çıkmıştır: Filistin
Okulu ve İskenderiye Okulu.
Mısır
Yahudilerinden olan Esseniler, Yasa'ya bağlı kalınması
gerektiğini savunuyorlar, bu yüzden diğer Mısır Yahudilerinden
farklı düşünüyorlardı. Daha sonra İskenderiye Okulundan bir
grup Esseni ayrılarak Lut Gölü kenarında Kumran bölgesine
yerleşmişlerdir. Böylelikle ikinci tapınak çağının son iki
yüzyılına (M.Ö. 150 – M.S. 70) kadar varlıklarını sürdürecek
olan cemaat, Kumran bölgesine 150-200 kişi ile yerleşmişler (bazı
kaynaklara göre sayıları 400 kişidir.), zamanla sayıları
artarak; M.S. 1. yüzyıla gelindiğinde ise nüfus dört bini biraz
geçmiştir.
Tüm
birikimlerini özellikle de; ekol olan Mısır Tıbbının tüm
birikimlerini beraberinde getirmişler ve bulundukları coğrafyada
iki yüz yıldan fazla bir süre yaşatmışlardır.
Kumran
harabeleri; yapılan arkeolojik kazı çalışmalarından elde edilen
bulgulara göre; içerisinde Tevrat ve bazı İncil nüshalarının
yazılarak çoğaltıldığı yazıhaneler, kütüphane, hamam, dört
büyük yedi küçük sarnıç, değirmen, fırın, çömlek
imalathanesi, karantina ve hasta tedavi ünitelerinden oluşmaktadır.
M.S.
66-73 I. Roma-Yahudi savaşları sırasında, Romalılar M.S. 67
yılında kuzeydeki Gamla'ya (Golan tepeleri) ve M.S. 70 yılında
Kudüs'e saldırınca Esseniler, yazıtlarını korumak için
bulundukları yerin yakınlarındaki mağaralara çömlekler
içerisinde saklamışlardır. Daha sonra Romalılar tarafından
Kumran tahrip edilmiştir. Bu yazıtlar da tesadüf eseri 1947
yılında buluncaya kadar bu mağaralarda kalmışlardır. Yazıtlar
sitenin etrafına dağılmış olan 11 adet mağarada bulunmuştur.
Romalı
Coğrafyacı ve doğa bilimcisi Pliny (Ö. M.S. 79): Pliny'in
''Tabi Tarih' adlı eserinde isiyim den bahsetmektedir(Esseni, İsiyim
kelimesinin çoğuludur). M.S 70'de sona eren Yahudi Savaşları
sırasında Titus'a refakat ettiği iddia edilen yazar, İbraniler'in
Tuz Denizi, batılıların Ölü Deniz dedikleri Lut Gölünden
bahsederken şöyle demektedir: İsiyim, Deniz'in
batısında, kendileri ile sahil bölgesi arasında
biraz mesafe bırakmışlar, bunların kendilerine has müstesna bir
durumları vardır; kadınsız, parasız, hurma ağaçları
altında yaşamaktadırlar.
Josephus'un
bu mezhebin M.Ö. 146 yılında Peruşim ve Sadukim ile beraber
varlığını bildirmesi ve Pliny'nin de yerlerini söylemesi, diğer
etraftan Kumran mağaralarında bulunan ve M.Ö 150 ile M.S 50
yılları arasında tarihlenen yazıtlarda adı geçen mezhebin
İsiyim olduğuna şüphe bırakmamaktadır. Josephus'un aynı yerde
anlattığına göre, mezhep, meşhur I. Aristobulos (M.Ö.104)'un
zamanında M.S. 66-70 yıllarındaki Yahudi Savaşları'na kadar
faaliyet göstermiş, dağılmaya zorlanması ile ortadan kalkmıştır.
Meryem
Oğlu İsa Zamanında Belli Başlı Yahudi Cemaatleri
Ferisiler; İtikadi
olarak “Ahd-i Atik” diye adlandırılan yazılı Tevrat’a
inandıkları gibi Musa’dan sonra nesilden nesile sözlü olarak
gelen ve Yahudi itikadının temellerinden sayılacak, Yahudi din
adamlarının hekimane sözlerini içeren sözlü Tevrat’a
(Telmud’ta) inanmaktadırlar.
İnsanın
iradesi konusunda orta yolu seçen bu fırka, meleklerin, cinlerin
varlığına, kıyamete, ilahi adalete de inanmaktadırlar. Tanrı’nın
egemenliğinin yakın olduğunu düşünüyorlardı. İbadete önem
veriyorlardı. Tevrat hakkında en geniş araştırmayı yapan
Ferisiler, Tevratın bir harfinin dahi değiştirilmediğini,
eksiltip artırılmadığını iddia etmektedirler. Her harfinin ve
kelimesinin sırlarla dolu olduğunu savunuyorlar. Babil esirliğinden
dönüp Filistin bölgesine döndükleri zamandan uzun bir zamana
kadar İsrailoğulları’nın önderliğini yapmış, Süleyman
mabedinin hakimiyetini ellerinde bulundurmuşlardır. Müjdelenen
kurtarıcı Mesih'e en fazla muhalefet eden fırka Ferisilerdir ve
isimleri daha sonraları yazılan İncillerde geçmektedir.
Sadukiler; Tanrı'nın
Dünya'yı yaratıp sonra, kendi haline bıraktığına inanırlardı.
Ferisiliğe karşıdır. Yahudi aristokrasisini temsil eder, ruhun
ölümsüzlüğüne, öldükten sonra dirilmeye ve meleklere
inanmazlar. Yazılı metinlere inanırlar, nakli yani sözlü
inançlara karşı çıkarlar.
Sadukiler’in
muhafazakar görüşleri sadece din alanında değil, aynı zamanda
siyasal alanda da kendini gösterir. Mesih düşüncesine karşı
olmamalarına rağmen Sadukiler toplumsal huzursuzluk yaratabilecek
her türlü olaya karşı çıkmışlardır.
Sadukiler
ibadetten çok nezir ve kurbanlara önem veriyorlar, örf ve
ananelerini yaşatmaya daha fazla önem veriyorlardı. Süleyman
mabedinin kahinlerinin çoğunu Sadukiler oluşturuyordu. Roma
İmparatorluğu’nun valileriyle ilişkileri iyi olan Sadukiler,
dedelerinin dinine bağlı kalmayı savunuyor, Ferisilerin Tevrat ve
din hakkındaki yorum ve tefsirlerini kabul etmiyorlardı.
İtikadi
olarak Allah’ın cisim olduğuna inanıyor, Allah’a kesilen
kurbanların ülkeye hakim krala sunulan hediye gibi görüyorlardı.
Nefsin mücerretliğini(ruhun yalınlığını) ve kıyameti inkar
ediyor, yapılan iyilik ve kötülüğün karşılığının bu
dünyada verileceğini söylüyor ve insan iradesinin mutlak olduğuna
inanıyorlardı. Sadukiler de Ferisiler gibi Meryem oğlu İsa
dünyaya gelmeden önce ve geldikten sonra muhalefet ve düşmanlık
etmişlerdi.
Zelotlar; Ferisiler’e
yakın olan Zelotlar, geleneksel kurallara uymaları, dine
bağlılıkları, Mesih beklentileri ve milliyetçilikleri ile
Ferisiler’e benzerlik gösteriyorlar.
Son
olarak Esseniler sayılabilir.
1.2-
ESSENİLER (ESSENES, İSİYİM)
Essen
kelimesinin kökeni İbranice olmayıp; Yunancada Essaioi ya da
Essenio; Latincede Esseni kelimelerinden türediği düşünülmektedir.
Kelime
“Değerli” ya da “İyi Eden” -ruhun ve bedenin iyi
edilmesi – anlamına gelir. İkinci anlam
Yunanca “Therapeutae” terimiyle de
ilişkilendirilir. Bu da “Terapistler” anlamına
geldiği kadar “Tanrı’nın
Doktorları” (Medici Dei) anlamına
da gelmektedir.
İskenderiye'li
Philo'ya göre; Yunanca “mukaddes, aziz” anlamına gelen “Oseeos”
kelimesinden gelir. Philo; Essenilere benzeyen
münzevi, Mısırlı-Yahudi toplumu bu isimle
adlandırmıştı.
Esseni
sözcüğünün kökeni hakkında diğer bir görüş, Aramice Hase
(aziz, saf) sözcüğünden türediğidir. Geza Vermes’e göre,
Esseni ismi Sami dilinde tabipler anlamına
gelen Assayya sözcüğünden türemiştir. Zira bir
görevleri de fiziksel ve ruhsal hastalıkları tedavi
etmekti.
Essenilerin
kuralları ve yaşantıları hakkında kısaca bilgi verecek olursak:
Cemaatin
kuralları oldukça katıdır. Kuralların ihlalleri söz konusu
olduğunda suçun derecesine bağlı olarak; kesin ihraçtan
başlayan, bir ya da iki yıllık uzaklaştırmaları uygulanır.
Ceza alan kişiler cemaat üyeleri tarafından da dışlanır.
Zenginleri
aşağı görürler, mezhebe giren kişi bütün servetini diğerleri
ile eşit şekilde paylaşır. Hepsi bir şehirde değildir, her
yerde bir kaçı birleşip hemen bir koloni meydana getirirler.
Seyahate çıktıklarında yanlarına hiçbir şey almazlar. Her
şehirde teşkilatın bir görevlisi bilhassa misafirlerin giyim ve
diğer ihtiyaçlarını karşılamakla sorumludur. Elbise ve ayakkabı
giyilmeyecek kadar eskimeden çıkarıp atmazlar. Aralarında asla
alış veriş yapmazlar, ihtiyacı olan bulunandan istediği kadar
alabilir.
Gecenin
üçte birini Kitab'ı okumak, Yasa'yı çalışmak ve dua etmek için
bir araya gelirlerdi. Cumartesini tamamen tatil sayar o günü
tefekkür ve Tevrat’ı mütalaa ederek geçirirlerdi.
Güneş
doğmadan dünyevi kelam etmeyip, sanki güneşin doğması için
yalvarıyor muşcasına kadim dualar okurlar. Bu duadan sonra herkes
kendi işinin başına döner, ara vermeden, yaklaşık sabahın
11'ine kadar çalışırlar, beli bağlı beyaz keten
elbiseler içinde, aynı yerde tekrar toplanırlar, o halde
iken soğuk su ile yıkanırlar. Bu temizlenmeden sonra, yalnız
kendi inançlarından olanlara özel bir binaya girerler.
Yemek
zamanı fırıncı herkese bir somun dağıtır, herkes bir çanak
yiyecek alır. Yemekten önce birisi dua okur, duadan önce yemeği
yemek yasaktır, yemeği de bir dua takip eder, başta ve sonda,
hayat veren Allah'a şükredilir. Yemekten sonra, biraz dinlenip
sonra akşama kadar yeniden çalışmaya girişirler. Akşam yemeği
de aynı şekilde olur, varsa misafirler de sofraya alınır,
konuşmalarda sıraya uyulur.
Faziletleri
: ''Kendilerini bağladıkları iki şey vardır: Yardım ve şefkat,
Yardıma muhtaç herkesin yardımına koşmak isterler. Cemaatte
kardeşlik esastır. Kızgınlık ve öfkelerine hakim olurlar, yemin
etmekten sakınırlar. Kendisine inanılmayan kimselerin Allah'ı
şahit göstermesini çirkin gördüklerinden yemin etmeyi, yalan
söylemekten kötü sayarlar. Beden ve ruh münasebetlerinden
bahseden eski kitaplara üstün bir ilgi gösterirler.
Buralardan, hastalıklardan korunmayı, tedavi yollarını ve
taşların şifalarını öğrenirler.''
Mezhebe
Giriş : ''Mezhebe girmek isteyenler derhal kabul edilmezler. Aday
bir yıl bekler. Aynı tarzda hayat yaşaması teklifinde bulunurlar.
Kendisine bir balta, peştamal ve bir beyaz elbise verilir.
Bu süre içinde yeterliliğini ispat eden aday, biraz daha
kendilerine yaklaştırılır, temizlik yıkanmasına iştirak
ettirilir, fakat henüz tamamen kabul edilmiş değildir.
Yeterliliğini ispattan sonra iki yıl kontrol altında tutulur, eğer
bunda iyi not almışsa gruba girer.''
Kurtarıcı
(Messianic) Kural daha düzensizdir. Buna göre cemaate katılım,
eğitimle geçen çocukluk ve gençlik yıllarının
doruk noktasıdır. Çocuk on yaşına basmadan
seneler önce Kutsal Kitap ve “Antlaşmanın İlkeleri”ni
öğrenmeye başlar; yasa maddeleriyle ilgili öğrenim bundan
sonraki on sene boyunca devam ederdi. Kişi
ancak yirmi yaşına geldiğinde cemaate katılmaya
hazır olurdu:2-3
And
: Mezhebe kabul edilen kimse, müşterek yemeğe el sürmeden,
kardeşleri huzurunda dini and içer. Önce Allah'a karşı sadakatle
hizmet edeceğine, sonra insanlara karşı adaleti gözeteceğine,
hiç kimseye ne kendi arzusu ve ne de başkasının emri ile fenalık
etmeyeceğine, kötülükten nefret edip hep beraber adalet için
mücadele edeceğine yemin eder. Herkese daima doğru davranacağına,
Allah rızası olmaksızın, sırf iktidar uğruna kimse ile mücadele
etmeyeceğine, ödevinde uygunsuzluk yapmayacağına, giyiminde
ihtişam ve gösterişe kaçmayacağına yemin eder. Daima gerçeği
sevip yalancıları reddedeceğine, ellerini hırsızlıktan, ruhunu
kötü kazançlardan uzak tutacağına, mezhep mensuplarından hiç
bir şey gizlemeyip, ölüm, tehdit ve baskı da olsa dışarıdakilere
hiçbir şey açıklamayacağına yemin eder.
Kehanetleri
: Aralarında bazıları kendilerini kutsal kitapları,
peygamberlerin sözlerini incelemeye vermişlerdir. Bunlar gelecek
hakkında bazı kehanetlerde bulunur ve nadiren yanılırlar.
Evlilik
Nizamı : Esseniler evlenmeyi hor görürler, fakat yetiştirmek
için başkalarının çocukları ile ilgilenirler, onları
kendilerine akraba sayarlar, bu çocukları kendi adetleri üzere
yetiştirmek isterler. Yirmi yaşından sonra üyeler
hemen evlenirlerdi. Kadınları üç ay süresince
gözlem altında tutarlar, üç defa aybaşı halinden
kurtulduklarını ve böylece çocuk yapmaya muktedir olduklarını
görüp sonra evlenirler. Kadınlar hamile kaldıklarında cinsi
temasta bulunmazlar, böylece zevk için değil, çocuk doğması
zorunluluğu sebebi ile evlendiklerini göstermiş olurlar.
Kumran
Yazıtlarındaki “Cemaat Tüzüğü”nde kadın ve çocuk
terbiyesi ile ilgili kurallar anlatılır. Kilise tarafından bekar
olduğu iddia edilen İsa, evlilik hakkında Matta İncili’nde
şöyle demiştir;
”İsa
şu karşılığı verdi: “Kutsal yazıları okumadınız mı?
Yaradan başlangıçtan İnsanları erkek ve dişi olarak yarattı ve
şöyle dedi: “Bu nedenle adam annesini ve babasını bırakıp
karısına bağlanacak, ikisi tek beden olacak.” (Matta 19:4-5)
Mesih inancı
önemli bir yer tutmaktadır. Tesniye'de (Yasa'nın Tekrarı 18:18)
geçen ''Onlar için kardeşleri arasında senin
gibi bir peygamber çıkaracağım, sözlerimi onun ağzına
koyacağım ve ona emredeceğim, her şeyi onlara
söyleyecek.'' emrinden hareketle bu konu üzerinde çok
dururlar. İfadelerinden Mesih'i her an bekler gibi bir durumları
vardır.
Esseniler,
Yahudi halkına benzer bir biçimde iki gruba ayrılırlardı; Cemaat
ve Kahinler. Kahinler en üst seviyede yer
alırlardı. Cemaat kendi aralarında on iki kabileye bölünmüş ve
iki ana gruba ayrılmıştı: ‘Bekar Kardeşlik’ ya da ‘Mutlak
Kutsallığın Adamları’ ve diğeri ‘Cemaat Kurulu’ ya da
‘Yasa’nın Adamları’. Bekar Kardeşlik grubu toprakla uğraşır,
çanak çömlek yapar, hayvan postu işler ve Kutsal Kitabı
çoğaltırlardı. Bu konuda Esseniler o kadar titizdiler ki;
çoğalttıkları metinlerin ilk önce harflerini sayıyorlardı.
Kopya edip çoğalttıkları metinlerde bir harf bile eksik ya da
fazla sayıda çıksa bu kopyaları yok edip tekrar yazıyorlardı.
Esseniler
hakkında bize bilgi verenlerin başında M.S. 37-95 yılları
arasında yaşayan Flavius Josephus ve M.Ö. I. yüzyılda yaşamış
olan İskenderiyeli Philon gelir. Flavius Josephus, özellikle Yahudi
Savaşı adlı eserinde Essenileri oldukça iyi tanıtmış ve bu
eserinde "Bitkilerin ve minerallerin bilinmeyen
niteliklerini konu edinmiş olan bazı kitapları, büyük bir
titizlikle incelemekteydiler..." demiştir.
İskenderiyeli
Philon ise Essenilerden şöyle söz etmektedir: "Onlar Tanrı'ya
büyük bir saygıyla hizmet ederler; bu hizmeti, ona kurbanlar
sunarak değil fakat onu ruhen ululayarak yerine getirirler. Onlar
şehirden uzakta yaşamakta ve kendilerini barış ve sessizlik
sanatına vermektedirler. Aralarında bir tek köleye dahi rastlamak
mümkün değildir; hepsi özgürdür ve birbirleri için
çalışmaktadırlar." Bu kitaplardaki bilgiler dikkat çekici
bir şekilde Ölü Deniz Yazmaları'nda da bulunmaktadır.
Mısır'dan,
Horeb tepesine (Sina yarımadası) ve Filistin'e kadar olan
geniş alanda küçük gruplar halinde yaşamakta olan
Esseniler, birbirlerine karşı büyük bir misafirperverlik
gösterirlerdi. Şehirden şehire yolculuk yapmış olan İsa ve
havarileri, işte bu nedenle kendilerine her zaman sığınacak
güvenli bir yer bulabilmişlerdir.
ESSENİLER ile İLK HRİSTİYAN KİLİSESİ ARASINDAKİ BENZERLİKLER
1-
Filistin'de ki ilk Hristiyanlar ile bu mezhep mensupları
topluluklarını aynı kelime ile adlandırmaktadırlar: Eda
(Topluluk)
2-
Mezhebi idare eden on iki kişilik idareci grubu ile, on iki havari
arasında benzerlik vardır.
3- On iki kişilik idarecinin üçü daha yüksek mevki sahibidir; bu kilisenin üç direği Yakob, Kifas ve Yohanna'yı hatırlatmaktadır.
3- On iki kişilik idarecinin üçü daha yüksek mevki sahibidir; bu kilisenin üç direği Yakob, Kifas ve Yohanna'yı hatırlatmaktadır.
4-
Mezhepte düzenli bir teşkilat halinde Mevakrim (müfettişler)
vardır ki bu, Hristiyanlıktaki Piskoposların (Bishop)
karşılığıdır.
5-
Mezhep mensupları kendilerini ''Çölde yol hazırlayanlar'' diye
tarif ederler ki aynı kelimeleri Vaftizci Yahya'da Ahd-i Atik'den
alarak kendi vazifesini tarif ederken kullanmıştır.
6- Bu güne kadar Yunanca metinler halinde ulaşan ilk Kilisenin apostolik kuruluşuna ait dokümanlar tekrar İbrani veya Arami dillerine tercüme edilecek olursa ifadeler arasında büyük benzerlikler ortaya çıkmaktadır.
6- Bu güne kadar Yunanca metinler halinde ulaşan ilk Kilisenin apostolik kuruluşuna ait dokümanlar tekrar İbrani veya Arami dillerine tercüme edilecek olursa ifadeler arasında büyük benzerlikler ortaya çıkmaktadır.
7-
Her ikisinde de Mesih inancı vardır
8-
Essenilerde yemeklerden önce yapılan su ile arınma ve
Hristiyanlıkta Vaftiz ritüelinin olması
9-
Essenilerde yemeğin ve şarabın kutsanması, Hristiyanlıkta da
benzer ritüel bulunmaktadır.
10-
Essenilerdeki bekar kardeşliği ile Hristiyanlıkta bazı rahiplerin
evlenmemeleri arasında benzerlik dikkat çekici.Yazıtların incelenmesinden sonra Hristiyan aleminde; Essenilerin Hristiyanlığın ilk temsilcileri olduğu ve Hristiyanlığı etkilediği görüşü ağır basmıştır. Bazı uzmanlar, Hristiyanlığın aslında Yahudiliğin bir kolu olduğunu; hatta Zekeriya, Yahya ve İsa peygamberin Esseni olduğunu ileri sürmüştür.
2- KUMRAN YAZITLARININ, KUR'AN AYETLERİ İLE OLAN İLGİSİ
Kumran'ın
Coğrafi Konumu:
Koordinatlar: 31°
44' 30.02" N 35° 27' 31.85" E
Kumran harabeleri; günümüzde, Filistin'in Batı Şeria bölgesinde yer almaktadır Lut Gölü'nün kuzeybatı kıyısında, Eriha'nın (Jericho) 13 km güneyinde ve Kudüs'ün yaklaşık olarak 40 km doğusundadır.
Kumran,
Lut Gölüne hakim yüksek bir tepede bulunmaktadır. Harabelerin
hemen batısından Kumran nehri geçmektedir. Kumran nehri; Kudüs'ten
gelerek Lut Gölüne dökülen Kidron nehrinin bir koludur.
Esseniler,
Kumran Nehrinde bent inşa etmişler, bu bente bağlanmış
kanallardan oluşan bir su sistemi kurmuşlardır. Bu su sistemi,
günümüzde arkeolojik kazılar sonucunda ortaya çıkarılmış
durumdadır. Su sistemi sayesinde bu suyu hem sitelerinde
kullanmışlar hem de Kumran'ın güneyindeki Ein Feshkha (Einot
Tzukim) bölgesinde kurdukları; üzüm, hurma, incir, nar, zeytin
vs. bahçelerine kadar ulaştırarak yoğun tarımsal faaliyetlerde
bulunmuşlardır.
Ein
Feshkha Kumran'ın hemen güneyinde, Lut Gölü ile yüksek tepelerin
arasında kalan sahil şeridinde yer alır.
Kumran (Lut Gölünün kuzey batısı) ve Kumran Nehri |
Kumran, arka planda Ain Feshkha ve Lut Gölü |
Kumran Harabeleri ve Lut Gölü |
Kumran nehir yatağı, 4 ve 5 numaralı mağara |
Kumran Okulu yüksekçe bir tepede bulunuyor |
2.1-
Meryem ve İsa'nın; Suyu Olan, Yüksekçe Bir Yere Yerleşmesi
Kuran
ayetleri incelendiğinde; Meryem ve İsa'nın yaşamının bir
kısmını Kumran'da geçirdikleri görülecektir. Bu görüş,
bilimsel verilerle de uyumludur. Şöyle ki;
Meryem
ve oğlunun, Kumran bölgesindeki harabelerde ikamet
ettikleri, dahası İsa'nın 18 yılını Kumran
kütüphanesinde geçirdiği bilim adamları tarafından
ispatlanmıştır. 4
Kumran
harabeleri; Lut Gölüne bakan yüksekçe bir tepede ve yanında da
kuru akarsu yatağı bulunmaktadır. 5
Meryem'i,
doğum sancısı tuttuğu, zor ve sıkıntılı günler geçirdiğinde
Rabbimiz; Meryem ve İsa'yı, akar suyu olan, yüksek ve
meskun bir yere yerleştirerek, Zekeriya peygamberin
gözetimine vermiş, böylece onun sıkıntılarını gidermiştir.
Artık Meryem, rükû eden erkeklerle beraber rükû etmektedir.
Tarihi,
coğrafi ve arkeolojik verilerin, Kuran'ın ilgili ayetleri
karşılaştırıldığında tam bir uyumun olduğu; dolayısıyla,
Meryem ve İsa'nın bir süre Kumran'da yaşadıkları sonucuna
ulaşılmaktadır.
Ayetler:
Meryem
Suresi:
16Kitap'ta
Meryem'i de an! Hani o, ailesinden/yakınlarından ayrılarak doğu
tarafında bir yere kaçıp gitmişti.
17Sonra
ailesiyle/yakınlarıyla kendisi arasına bir perde edinmişti de Biz
ona ruhumuzu/ilâhî mesajımızı gönderdik, sonra
ruhumuzu/mesajlarımızı getiren elçi, Meryem'e mükemmel bir
beşerî örnek verdi.
18Meryem:
“Ben senden Rahman’a [yarattığı bütün canlılara dünyada
çokça merhamet eden Allah'a] sığınırım. Eğer sen Allah'ın
koruması altına girmiş birisi/takî isen...” dedi.
19Elçi/Zekeriya
“Ben sadece, sana tertemiz bir delikanlı bağışlamam/bağışlamak
için, Rabbinin elçisiyim” dedi.
20Meryem:
“Benim nasıl delikanlım olabilir? Bana hiçbir beşer
dokunmamıştır. Ben bir yasa tanımaz/iffetsiz biri de değilim”
dedi.
21Elçi:
“Öyledir! Rabbin buyurdu ki: Babasız çocuk vermek, Bana pek
kolaydır. Hem Biz onu nezdimizden insanlara bir alâmet/gösterge ve
rahmet yapacağız.” Ve o gerçekleştirilmiş bir iş oldu.
22Sonunda
Meryem/delikanlıya gebe kaldı. Sonra da onunla uzak bir yere kaçtı
gitti.
23Sonra
doğum sancısı onu bir hurma dalına tutunup dayanmaya zorladı.
“Keşke bundan önce ölseydim ve büsbütün unutulan biri
olsaydım!” dedi.
24-26Sonra
ona; Meryem´e aşağısındaki kişi; Zekeriya seslendi: "Sakın
üzülme, Rabbin alt tarafında bir su arkı akıttı.
Hurma dalını kendine doğru silkele, üzerine olgunlaşmış taze
hurmalar düşsün. Sonra ye-iç, gözün aydın olsun. Sonra eğer
beşerden birini görürsen, `Ben Rahman’a [yarattığı bütün
canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah'a] bir oruç adadım,
onun için bugün hiçbir kimseyle konuşmayacağım´ de."
27-28Sonra
Meryem, çocuğunu yüklenerek toplumuna getirdi. Toplumu dediler ki:
"Ey Meryem! Doğrusu sen görülmemiş bir şey yaptın. Ey
Harun’un kız kardeşi! Senin baban kötü bir kişi değildi,
annen de yasa tanımaz/iffetsiz bir kadın değildi."
29Bunun
üzerine Meryem ona; doğum anında aşağısında bulunan kişiye;
Zekeriya´ya işaret etti, ondan gelişmeleri açıklamasını
istedi. Zekeriya, Meryem´in zina etmeden çocuğu doğurduğuna
kefil olup çocuğun mabette yetiştirilmesini istedi. Onlar, "Biz,
yüksek mevkide olan kişiler, henüz ergenlik çağına gelmemiş
birine nasıl söz söyleriz/yüksek mevkide olan kişiler henüz
ergenlik çağına gelmemiş birine nasıl söz söyler?"
dediler.
34İşte
bu, hak söze göre, hakkında ihtilâf edip durdukları, "30Şüphesiz
ben Allah'ın kuluyum. O bana kitabı verdi ve beni bir peygamber
yaptı. 31Beni, ben nerede olursam olayım mübarek
kıldı. Hayatta bulunduğum müddetçe bana salâtı [mali yönden
ve zihinsel açıdan destek olmayı; toplumu aydınlatmayı] ve
zekâtı/vergiyi yükümlülük olarak ulaştırdı. 32Ve
beni, anneme iyi davranan bir kimse yaptı. Ve beni bir zorba, mutsuz
biri yapmadı. 33Ve doğurulduğum gün, öleceğim
gün ve diri olarak yeniden diriltileceğim gün, selâm benim
üzerimedir. 36Ve şüphesiz Allah benim Rabbimdir,
sizin de Rabbinizdir. O hâlde O'na kulluk edin, işte bu, dosdoğru
yoldur" 34diyen Meryem oğlu İsa'dır.
Al-i
İmran Suresi
35Hani
bir zaman İmran'ın karısı: “Rabbim! Kesinlikle ben,
karnımdakini tam hür olarak senin için adadım. Sen
de benden kabul et, şüphesiz Sen en iyi işitensin, en iyi
bilensin” demişti.
36Onu
doğurunca da: “Rabbim, şüphesiz ben, onu kız doğurdum;
- Hâlbuki Allah onun doğurduğu şeyi daha iyi
bilir- erkek, kız gibi değildir. Ve şüphesiz ona Meryem
adını verdim. Ve şüphesiz ben, onu ve soyunu şeytan-ı racimden;
kovulmuş/ katil, asılsız söz ve düşünce üreten, karanlığa
taş atan şeytandan sana sığındırırım” dedi.
37Bunun
üzerine Rabbi Meryem'i güzel bir kabul ile kabul
etti. Ve onu güzel bir bitki olarak bitirdi. Ve ona
Zekeriya’yı kefil kıldı. Zekeriya ne zaman onun
üzerine/özel odaya girse, onun yanında bir rızık bulurdu.
Zekeriya, “Ey Meryem! Bu sana nereden?” dedi. Meryem de: “O,
Allah katındandır” dedi. Şüphesiz Allah, dilediğini hesapsız
rızıklandırır.
42,43Ve
hani haberci ayetler. “Ey Meryem! Şüphesiz Allah seni seçti,
seni tertemiz biri yaptı ve seni âlemlerin kadınlarına seçti. Ey
Meryem! Rabbine saygılı ol, O'na boyun eğip
teslimiyet göster ve Allah'ı birleyen erkeklerle beraber sen de
Allah'ı birle!” demişlerdi.
Mü'minun
Suresi
50Ve
Biz, Meryem'in oğlunu ve İsa'nın annesini bir alâmet/gösterge
yaptık ve ikisini, yerleşmeye uygun, suyu olan bir
tepeye yerleştirdik.
2.2-
Rabb'in Hizmetine Çocuk Adanması
Rabbin
hizmetine çocuk adanması; Esseni cemaatinde uygulanan ve cemaatin
en önemli özelliğidir. Kaynaklarda, diğer Yahudi cemaatlerinde
böyle bir uygulamadan söz edilmez(2 ve 3 nolu dipnot).
Meryem'in daha ana karnındayken “Rabbin hizmetine adandığını” Al-i
İmran 35. ayetten anlıyoruz. “Hani İmran’ın karısı:
-Rabbim karnımda olanı sadece Sana hizmet etmek
üzere adadım, benden kabul buyur. Şüphesiz Sen,
hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin demişti.”
İsa'nın
da daha çocukken Rabbin hizmetine adandığını, uzun yıllar
mabette kalarak yüksek mevkiye çıktığını, Allah'ın; kitabı,
hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğrettiğini, hukuki, dini ve tıbbi
bilgilenmesini tamamladığını, anadan doğma körleri ve
alaca-sedef-cüzzam hastalığını(Al-i İmran 49); körü ve
abraş-cüzzam hastalığını tedavi edecek kadar tıp eğitimi
aldığını; elçi olduktan sonra da manen ölmüşleri/ölmüş
inançları dirilttiğini, ayetlerden anlıyoruz.(Maide 110)
Ayetler:
Al-i
İmran Suresi
35Hani
bir zaman İmran'ın karısı: “Rabbim! Kesinlikle ben,
karnımdakini tam hür olarak senin için adadım. Sen
de benden kabul et, şüphesiz Sen en iyi işitensin, en iyi
bilensin” demişti.
36Onu
doğurunca da: “Rabbim, şüphesiz ben, onu kız doğurdum;
- Hâlbuki Allah onun doğurduğu şeyi daha iyi
bilir- erkek, kız gibi değildir. Ve şüphesiz ona Meryem
adını verdim. Ve şüphesiz ben, onu ve soyunu şeytan-ı racimden;
kovulmuş/ katil, asılsız söz ve düşünce üreten, karanlığa
taş atan şeytandan sana sığındırırım” dedi.
37Bunun
üzerine Rabbi Meryem'i güzel bir kabul ile kabul
etti. Ve onu güzel bir bitki olarak bitirdi. Ve ona
Zekeriya’yı kefil kıldı. Zekeriya ne zaman onun
üzerine/özel odaya girse, onun yanında bir rızık bulurdu.
Zekeriya, “Ey Meryem! Bu sana nereden?” dedi. Meryem de: “O,
Allah katındandır” dedi. Şüphesiz Allah, dilediğini hesapsız
rızıklandırır.
Mü'minun
Suresi
50Ve
Biz, Meryem'in oğlunu ve İsa'nın annesini bir alâmet/gösterge
yaptık ve ikisini, yerleşmeye uygun, suyu olan bir tepeye
yerleştirdik.
Meryem
Suresi 12. ayette; “Ey Yahya, kitaba kuvvetle sarıl. Ona
daha çocukluğunda hikmet
vermiştik.” ifadesinden de, Yahya'nın da; aynen
Meryem ve İsa kıssasında olduğu gibi Rabbin hizmetine adandığını
düşünebiliriz.
Bu
durum İncil'de de benzer ifadelerle yer almaktadır. “Çocuk
büyüyor, ruhsal yönden güçleniyordu. İsrail halkına görüneceği
güne dek ıssız yerlerde yaşadı.” (Luka 1/80)
2.3-
Sofra ve Bayram
Esseniler'de
yemek, bir ibadet seremonisi içinde gerçekleştirilirdi. Çünkü,
onlara göre, açılan sofra ahirette Mesih ile birlikte
yapılacak şölenin(bayramın) temsili
idi. Bu yüzden, ahiretteki sofrada yer alabilmek için
kendilerini arıtmaya önem verdikleri anlaşılmaktadır.
Maide
suresi 114-115. ayetinde sofrayı, İsrailoğulları
içerisinde havarilerin istemesi ve Al-i İmran
37 de Meryem'in, yanında bulunan yiyeceklere; “O,
Allah katındandır” demesi de dikkat çekicidir.
Ayetler:
Maide
112Hani
havariler: “Ey Meryem oğlu İsa! Rabbin bize gökten
bir sofra indirebilir mi?” demişlerdi. İsa: “Eğer
iman edenler iseniz Allah'ın koruması altına girin” demişti.
113Havâriler:
“Biz istiyoruz ki ondan yiyelim, kalplerimiz iyice yatışsın,
senin bize doğru söylediğini bilelim ve biz de buna tanıklardan
olalım” dediler.
114Meryem
oğlu İsa: “Allah'ım, Rabbimiz! Bizim üzerimize, bizim için,
öncekilerimiz ve sonrakilerimiz için bir bayram ve
Senden bir alâmet/gösterge olarak gökten bir sofra
indir. Ve bizi rızıklandır. Ve Sen
rızıklandıranların en hayırlısısın!” dedi.
115Allah
dedi ki: “Şüphesiz Ben, onun size indiricisiyim. Artık bundan
sonra sizden kim inanmazsa, Ben onu âlemlerden hiç kimseye
yapmayacağım bir azapla azaplandıracağım.”
Al-i
İmran
37Bunun
üzerine Rabbi Meryem'i güzel bir kabul ile kabul etti. Ve onu güzel
bir bitki olarak bitirdi. Ve ona Zekeriya’yı kefil kıldı.
Zekeriya ne zaman onun üzerine/özel odaya girse, onun yanında bir
rızık bulurdu. Zekeriya, “Ey Meryem! Bu sana nereden?” dedi.
Meryem de: “O, Allah katındandır” dedi.
Şüphesiz Allah, dilediğini hesapsız rızıklandırır.
2.4-
Havariler
Saff
suresi 14, Al-i İmran suresi 52 ve Maide suresi 111, 112.
ayetlerinde bahsedilen Havariler, Esseni cemaatinin üyelerini
çağrıştırmaktadır. Kumran topluluğunda yüksek konsey on iki
kişiden oluşmaktadır. Bu aynı zamanda on iki kabilenin bir
sembolüdür. Cemaatte saflığın temsili olarak; gösterişten
uzak, beyaz keten elbiseler giyilir, kardeşlik ve yardımlaşma
esastır. 6
Allah;
İsa peygamberi ve ona inananları Yahudilerin kurdukları
tuzaklardan kurtarmış, başarıya ulaştırmıştır. Ayetlerde adı
geçen Havariler, İsa peygamberin hem yardımcıları hem de
öğrencileridir.
Ayetler:
Al-i
İmran
52,53Sonra
İsa, onlardan Allah'ın ilâhlığını, rabliğini örtmeyi
sezince: “Allah yolunda benim yardımcılarım kimlerdir?”
dedi. Havariler: “Allah'ın yardımcıları
biziz, biz Allah'a iman ettik, bizim şüphesiz Müslimler olduğumuza
tanık ol. –Rabbimiz! Biz senin indirdiğine iman ettik, elçiye de
uyduk. Artık bizi şahitlerle beraber yaz”– dediler.
Saff
14Ey
iman etmiş kişiler! Allah'ın yardımcıları olun; nitekim Meryem
oğlu İsa, havarilere, “Allah'a benim
yardımcılarım kimdir?” demişti. Havariler,
“Allah'ın yardımcıları biziz” dediler. Sonra İsrail
oğullarından bir zümre inandı, bir zümre inkâr etti. Sonra da,
Biz de inanmış kimseleri, düşmanlarına karşı destekledik de
onlar üstün geldiler.
Maide
111Ve
hani havarilere: “Bana ve Elçime inanın”
diye vahyetmiştim. Onlar, “İnandık!” ve “Bizim gerçekten
Müslümanlar olduğumuza tanık ol” demişlerdi.
112Hani havariler:
“Ey Meryem oğlu İsa! Rabbin bize gökten bir sofra indirebilir
mi?” demişlerdi. İsa: “Eğer iman edenler iseniz Allah'ın
koruması altına girin” demişti.
113Havâriler:
“Biz istiyoruz ki ondan yiyelim, kalplerimiz iyice yatışsın,
senin bize doğru söylediğini bilelim ve biz de buna tanıklardan
olalım” dediler.
114Meryem
oğlu İsa: “Allah'ım, Rabbimiz! Bizim üzerimize, bizim için,
öncekilerimiz ve sonrakilerimiz için bir bayram ve Senden
bir alâmet/gösterge olarak gökten bir sofra indir. Ve
bizi rızıklandır. Ve Sen rızıklandıranların en hayırlısısın!”
dedi.
115Allah
dedi ki: “Şüphesiz Ben, onun size indiricisiyim. Artık bundan
sonra sizden kim inanmazsa, Ben onu âlemlerden hiç kimseye
yapmayacağım bir azapla azaplandıracağım.”
2.5-
Yüksek Mevki
Cemaat,
bir Baş-Haham'ın (Baş-Kahin/Kohen) başkanlığında din
adamlarından oluşan bir 'Konsey' tarafından idare edilmektedir.
Üyeler, her yıl yapılan törenlerle yeniden belirlenir. Cemaatte
On iki Baş-Haham (Baş-Kahin)'den oluşan idarecinin üçü
daha yüksek mevki sahibidir. Söz konusu metinlere
göre; cemaatin idaresi Sıddık Mürşid lakaplı bir kimse
tarafından idare edilmiştir. Sıddık Mürşid, Hz. Musa'nın
şeriatına sıkı sıkıya bağlı olduğu bildirilmiştir.
Cemaat
üyeleri; uzun yıllar süren eğitim sürecinden sonra, bilgileri
sınanarak, başarılı olanlar arasından, konseyin onayından sonra
“Yüksek Mevki”ye seçilmektedir. Cemaatin her işinde
hiyerarşi esastır.
Bilindiği
gibi Kur'an ilk indiği dönemde yani, Allah rasülünün sağlığında
Kur'an'da hiçbir hareke ve noktalama işareti yoktu, düz bir metin
halinde idi.7 Meryem
29, Al-i İmran 46 ve Maide 110. ayetinde
geçen mhd sözcüğünün; “ المَهد el
MEHDİ” ve “ المُهد el
MÜHDİ” olarak
okunması mümkündür. Bu durumda
kelime (el-mehdi) okunursa, “beşik”; (el-mühdi) okunursa “yüksek
mevki”anlamına
gelmektedir.8
Meryem
29. ayetteki; el mehdi sözcüğü
“ المُهد el
Mühdi” şeklinde
okunursa ayetin anlamı “29Bunun
üzerine Meryem ona; doğum
anında aşağısında bulunan kişiye; Zekeriya’ya işaret
etti, ondan
gelişmeleri açıklamasını istedi. Zekeriya, Meryem’in zina
etmeden çocuğu doğurduğuna kefil olup çocuğun mabette
yetiştirilmesini istedi. Onlar, “Biz, yüksek
mevkide olan
kişiler, henüz ergenlik çağına gelmemiş birine nasıl söz
söyleriz/yüksek
mevkide olan
kişiler henüz ergenlik çağına gelmemiş birine nasıl söz
söyler?” dediler.” şeklinde
olur.
Ayetin;
(el-mühdi) “yüksek mevki” anlamı ile okunması halinde, hem
Kuran'ın özüne uygun olduğu görülmektedir. Hem de Kuran,
Yahudilikten gelen ve Hristiyan kilisesinde de var olan yüksek
mevkideki idareciler gerçeğine işaret etmektedir.
Aşağıdaki
konu ile ilgili ayetlerden, İsa peygamberin çocukluğundan beri
içinde yaşadığı Esseni cemaatinde yıllar içerisinde yüksek
mevkiye ulaştığı anlaşılmaktadır.
Al-i
İmran 46: İsa'nın konuşması iki ayrı döneme
dikkat çekmektedir. Meryem oğlu İsa'nın Yüksek
mevkide konuşması; Esseni cemaatinde Tevrat'ı
öğrendiği, Baş-Haham'lığa yükseldiğini, yetişkin olarak
konuşması da: peygamberlik görevini almasından sonraki dönemi
ifade ediyor olmalıdır.
Ayetler:
Meryem
Suresi
29Bunun
üzerine Meryem ona; doğum anında aşağısında bulunan kişiye;
Zekeriya’ya işaret etti, ondan gelişmeleri açıklamasını
istedi. Zekeriya, Meryem’in zina etmeden çocuğu doğurduğuna
kefil olup çocuğun mabette yetiştirilmesini istedi. Onlar,
“Biz, yüksek mevkide olan
kişiler, henüz ergenlik çağına gelmemiş birine nasıl söz
söyleriz/yüksek mevkide olan
kişiler henüz ergenlik çağına gelmemiş birine nasıl söz
söyler?” dediler.
34İşte
bu, hak söze göre, hakkında ihtilâf edip durdukları, “30Şüphesiz
ben Allah'ın kuluyum. O bana kitabı verdi ve beni bir peygamber
yaptı. 31Beni, ben nerede olursam
olayım mübarek kıldı. Hayatta bulunduğum müddetçe bana salâtı
[mali yönden ve zihinsel açıdan destek olmayı; toplumu
aydınlatmayı] ve zekâtı/vergiyi yükümlülük olarak
ulaştırdı. 32Ve beni, anneme iyi
davranan bir kimse yaptı. Ve beni bir zorba, mutsuz biri
yapmadı. 33Ve doğurtulduğum gün,
öleceğim gün ve diri olarak yeniden diriltileceğim gün, selâm
benim üzerimedir. 36Ve şüphesiz
Allah benim rabbimdir, sizin de Rabbinizdir. O hâlde O'na kulluk
edin, işte bu, dosdoğru yoldur” 34diyen
Meryem oğlu İsa'dır. (Meryem/29, 34, 30- 33, 36)
Âl-i
İmrân Suresi
45-46Hani
bir zaman haberci ayetler: “Ey Meryem! Allah seni, Kendisinden bir
kelimeyle müjdeliyor. Onun adı, Meryem oğlu İsa Mesih'tir. Dünya
ve ahrette saygındır. Ve o yaklaştırılanlardan ve
salihlerdendir. Yüksek
mevkide bulunarak ve yetişkin biri olarak
insanlarla konuşacaktır da. 48Ve
Allah, ona kitabı, haksızlık, bozgunculuk ve kargaşayı
engellemek için konulmuş kanun, düstur ve ilkeleri ve Tevrat ile
İncil’i öğretecek.
Mâide
Suresi
110Hani
Allah demişti ki: “Ey Meryem oğlu İsa! Senin üzerinde ve
annenin üzerinde olan nimetimi hatırla! Hani Ben seni Allah'ın
vahyi ile güçlendirmiştim. Yüksek
mevkide olan biri olarak ve yetişkin biri
olarak insanlara konuşuyordun. Hani sana Kitabı, haksızlık,
bozgunculuk ve kargaşayı engellemek için konulmuş kanun, düstur
ve ilkeleri, Tevrat’ı ve İncil’i öğretmiştim.
Hani
Benim iznimle/ bilgimle çamurdan; kilden (seramikten) kuş şekli
gibi bir şey (Buhurdan) yapıyordun. Sonra da onun içine
üflüyordun; aerosol oluşturuyordun, onlar da (hastalık yayan;
aşılayan haşereler) Benim iznimle kuş oluveriyordu/çabucak
gidiyorlardı. Anadan doğma kör olanı ve alaca hastalığına
yakalanmış kimseyi iznimle/ bilgimle iyileştiriyordun. Yine Benim
iznimle/ bilgimle sosyal ölüleri çıkarıyordun/ canlandırıyordun.
Ve hani İsrail oğullarına apaçık kanıtlarla gelip de onlardan
Allah'ın ilâhlığına ve rabliğine inanmayanların: “Bu ancak
apaçık bir sihirdir” dedikleri zaman seni onlardan korumuştum.
2.6-
Mesih
Esseniler,
ahirzamanda Mesih'in geleceğine inanmakta idiler. Kumran
metinlerinde, Esseniler'in iki ayrı Mesih beklemekte oldukları
bilgisi de yer almaktadır. Bunlardan biri, yeryüzündeki dünyevi
düzeni yeniden tesis edecek olan Mesih-Kral, diğeri ise, ehil
olmayan din adamları ya da hahamlar tarafından bozulmuş olan dini
düzeni yeniden ihya edecek olan Mesih-Baş
Haham'dır.9
Tarih
öncesi İsrail kralları ve yüksek
rahipleri, yeni görevlerinin simgesi olarak
yağla kutsanırlardı. Tevrat'ın birçok yerinde bu işlemin
yapıldığına dair cümleler vardır. Geniş anlamıyla bu unvan
"Tanrı'nın bir görev vermek üzere seçmiş olduğu"
kişileri de kapsıyordu. Eski Antlaşma'nın "Yeşaya"
kitabında Yahudi'leri sürgünden kurtaran Pers kralı Kiros'a da bu
unvanla (mesih) hitap edildiği görülür.10
Ayetler
Âl-i
İmrân 45 Hani bir zaman melekler, “Ey Meryem!
Allah seni, Kendisinden bir kelimeyle müjdeliyor. Onun adı, Meryem
oğlu Îsâ Mesih'tir.
Nisa
157 Biz, Allah'ın Resulü Meryem oğlu Mesih İsa'yı
gerçekten öldürdük” demeleri nedeniyle onlardan sağlam bir söz
aldık. Oysa onu öldürmediler ve onu asmadılar. Ama onlara o,
benzetildi. Gerçekten onun hakkında anlaşmazlığa düşenler,
kesin bir yetersiz bilgi içindedirler. Onların zanna uymaktan başka
buna ilişkin hiç bir bilgileri yoktur. Onu kesin olarak
öldürmediler.
171 Ey
Ehl-i Kitap! Dininizde aşırılığa gitmeyin. Ve Allah hakkında
gerçek dışı bir şey söylemeyin. Meryem oğlu Îsâ Mesih,
sadece Allah'ın elçisi ve Meryem'e ilka ettiği/ulaştırdığı
kelimesi ve Kendisinden bir rûhtur. Artık Allah'a ve elçilerine
inanın ve “Üçtür” demeyin. Son verin, sizin için daha iyi
olur. Allah, ancak bir tek ilâhtır. O, Kendisi için bir çocuk
olmasından arınmıştır. Göklerde olan şeyler ve yeryüzünde
olan şeyler yalnızca O'nundur. Vekîl olarak Allah yeter.
172 Mesih
ve yakınlaştırılmış melekler, Allah'ın bir kulu olmaktan asla
çekinmezler. Ve kim O'na kulluk etmekten çekinir ve büyüklük
taslarsa bilsin ki O, onların hepsini yakında Kendisine toplar.
Maide
17 Andolsun ki, “Şüphesiz Allah, Meryem oğlu
Mesih'in ta kendisidir” diyen kimseler kâfir olmuşlardır. De ki:
“Peki, Allah, Meryem oğlu Mesih'i, anasını ve bütün
yeryüzündeki kimseleri helâk etmek istese, O'na karşı kim bir
şey yapabilir. Göklerin, yeryüzünün ve ikisi arasındakilerin
mülkiyeti de sadece Allah'a aittir. O, dilediğini yaratır. Ve
Allah, her şeye en iyi güç yetirendir.”
72 Andolsun
“Allah, Meryem oğlu Mesih'in kendisidir” diyen kimseler
kesinlikle kâfir olmuşlardır. Hâlbuki Mesih, “Ey
İsrâîloğulları! Benim Rabbim ve sizin Rabbiniz Allah'a kulluk
edin. Şüphesiz kim Allah'a ortak koşarsa kesinlikle Allah ona
cenneti haram eder, onun barınağı da ateş'tir. Ve zâlimler için
yardımcılardan kimse yoktur” demişti.
75 Meryem'in
oğlu Mesih, sadece bir elçidir. Ondan önce de elçiler gelip
geçmiştir. Anası da dosdoğru bir kadındır. Her ikisi de yemek
yerlerdi. Bak onlara âyetleri nasıl açığa koyuyoruz. Sonra yine
bak, onlar nasıl döndürülüyorlar!
Tevbe
30 Ve Yahûdiler, “Uzeyr Allah'ın oğludur”
dediler. Hristiyanlar da, “Mesih Allah'ın oğludur” dediler. Bu,
onların ağızlarıyla geveledikleri sözler olup, güya bununla,
daha önce yaşayan inkârcıların sözlerini taklit ediyorlar.
Allah, onlarla savaşmıştır. Nasıl da döndürülüyorlar!
31 Onlar,
Allah'ın astlarından bilginlerini, rahiplerini ve Meryem oğlu
Îsâ'yı kendilerine rabbler edindiler. Oysa onlar sadece bir tek
olan ilâh'a ibâdet etmekle emrolunmuşlardı. Allah'tan başka ilâh
diye bir şey yoktur. O, müşriklerin ortak koştuğu şeylerden de
münezzehtir.
KUMRAN
TOPLULUĞUNUN BAZI ÖZELLİKLERİ
3-
GIDA MÜHENDİSLİĞİ
Kumran'da; gıdaların çeşitli yöntemlerle işlenerek uzun süre muhafaza edilebildiği arkeolojik bulgularla ispatlanmıştır. Bu durumu; tarihi veriler, Eski Ahit ve Kumran Yazıtları da desteklemektedir..
Esseniler tarafından seramik kaplarda hem yazıtlar saklanmış, hem de çeşitli gıdalar uzun süre bozulmadan saklanabilmiş. Diğer seramik kaplardan farklı olarak ağız kısmı dar mühürlü küpler arkeolojik kazılarda bulunmuştur. Sıvı gıdalar ağız kısmı dar seramik küplerde pastörize edildikten sonra mühürlenerek uzun süre saklanmıştır. Günümüzde kullanılan kavanoza benzeyen özelliklere sahip bu küplerin bazılarında üzüm suyu kalıntılarına rastlanmıştır.
Çok
önemli bir ayrıntıyı belirtmekte yarar vardır. Sıvı gıda
saklanan seramik kapların iç yüzeyleri; morumsu-gri renkten yeşile
varan renklerde lak malzemesi emdirilmek suretiyle
laklama/vernikleme yapılmıştır. Böylece gıda maddelerini
bozacak, tadını, aromasını değiştirecek etmenlerden
korunarak uzun süre sıvı gıdalar saklanmıştır. Kumran'da
bulunan çeşitli ebatlardaki seramik kavanozlarda zeytinyağı, üzüm
suyu(şıra), hurma şırası, hurma pekmezi vs. sıvı gıdaların
depolandığı bilinmektedir.11
Sitede
ortaya çıkarılan silolarda; çeşitli baharatların, tahılların
nemden ve haşerelerden korunarak uzun süre depolandıkları
anlaşılmaktadır.
Esseni
cemaatinin; “Sağlığa zarar verecek ortamlardan korunmak için
yapılacak uygulamalar ve alınan temizlik önlemlerinin tümü.“
olarak tarif edilen hijyen kurallarını iyi bildikleri,
mikroorganizmaların etkilerini bertaraf ettikleri anlaşılmaktadır.
Aşağıdaki ilk beş kural bu yöndedir. Ayrıca; Eski Ahit'te
(Levililer 13. Bölüm: 47-59 arası) Küfle İlgili
Kurallar'ın bulunması çok önemlidir. Gıdaları bozan
mikroorganizmaların başında; küf, maya, mantar vs gelmektedir.
Yazıtlardan
anlaşıldığına göre Esseniler üzüm şırasını bütün yıl
boyunca her gün tüketmişlerdir. Burada üzüm şırasının
pastörize edilerek
seramik mühürlü kaplarda
konserve yöntemi ile uzun süre muhafaza edildiği
anlaşılmaktadır.13-14
Fransız
mikrobiyolog ve kimyager Louis Pasteur'ün (1822-1895) uyguladığı
pastörizasyon yöntemini, Essenilerin yüzlerce yıl
öncesinde başarıyla uygulamışlardır.
Mühürlü Seramik Kaplar - Pastörize Kavanozlar |
Kumran'da
Pastörize edilmiş "Üzüm Suyu" kalıntısı
bulundu.
|
Çömlek içi lak ile kaplanması dikkat çekici. |
4-
ESSENİLERİN TIP İLE OLAN İLGİLERİ
4.1-
MISIR TIBBI
Eski
Mısır Tıbbı her dönemde ileri konumda olmuştur. Yunan ve Roma
tıbbı Mısır Tıbbından etkilenmiştir.
Ebers
Tıp Papirüsü, M.Ö. 1550 yıllarında yazıldığı sanılan
ve Mısır'da bulunan bir yazmadır. Adını kendini 1873 yılında
dünyaya duyuran Eski Mısır uzmanı George Maurice Ebers'ten
almıştır. Eski Mısır'a ait, tıp bilgileri içeren en eski ve en
önemli yazmadan biridir. Diğeri ise M.Ö. 1300'lü yıllara ait
Brugsch Papirüsüdür. İçerdiği yaklaşık 700 reçete ile eski
çağ hekimliğine ışık tutan Ebers Papirüsü, Teb kentinde bir
mumyanın kucağında bulunmuştur ve bugün Leipzig Üniversitesi
Kütüphanesi'nde korunmaktadır.
Timsah
ısırmasından, ayak tırnağı ağrısına kadar çeşitli
tedavileri anlatan, sinek, fare, akrep gibi zararlılardan arındıran
reçeteler ile pek çok büyü formülünü içerir. Dolaşım
sistemi, kan damarlarının tüm vücudu sardığı, kalbin kanı
dağıtan bir merkez olduğu gibi bilgileri içermesi, o dönemde
tıbbın ulaştığı seviye hakkında şaşırtıcı ipuçları
vermektedir. Ebers Tıp Papirüsünde; 28 adet göz
hastalığının teşhis tedavi yöntemleri tanımlanmıştır.
Mısırlılardan
kalma papirüslerden; (Kahun-M.Ö. 2000, Ramasseıım-M.Ö. 2000;
Edwin Smith-M.Ö. 1600, Ebers-M.Ö. 1550 Büyük Berlin-M.Ö. 1300,
Hearst-M.Ö. 1500), sağlıkla ilgili yapılan işlemler, teşhis ve
tedavi hakkında bilgi alınmıştır. Papirüslerin en ünlüsü
olan Edwin Smith Papirüsü'nde, daha çok kaza yaralanmalarından
söz eden 48 hastalık yer almış, ayrıca son teşhis, muayene
teknikleri, hastalıkların İşaretleri ve tedavisi, büyü
formülleri, dualar ve manipülasyonlar hakkında da bilgi
verilmiştir. Bir cins ders kitabı gibi yazılan Ebers Papirüsü de
içinde 500 kadar maddeden yapılmış 876 reçetenin de yer aldığı
9 bölümden oluşmaktadır.
Günümüz
göz hekimliğinin “Oftalmoloji” (Oftalmoloji,
görme yolları hastalıkları ve cerrahisiyle ilgilenen bir tıp
bilim dalıdır.) olarak bilinen dalında, özellikle eski
Mısır'da önemli teşhis ve tedaviler uygulanmıştır. M.Ö. 1600
yılında Mısır'lılar; Blefarit, şalazyon, iritis,
katarakt, trahom gibi birçok oküler hastalığı tanımaktaydı.
4.2-
İSKENDERİYE OKULU
M.Ö.
332 yılında kurulan İskenderiye şehri devrin en meşhur başkenti
haline getirilmişti. Burada meydana getirilen en önemli eser ise
müze ve buna bağlı olan kütüphane idi. Kurulması için saray
civarında ve güzel bir yer seçildi. Müzede o devirde bilinen
bütün ülkelerdeki hayvan ve bitkilerin bir örneği vardı. Ayrıca
botanik bahçesi ve bir rasathane bulunuyordu. Otopsi yoluyla
insan vücudunun incelenmesi için bir anatomi salonu açılmıştı. Bu
bilim sitesinde fizik, kimya, tıp, astronomi, matematik,
felsefe, edebiyat ve fizyoloji bilgileri için evler yapılmıştı.
Müzenin
en önemli bölümü kütüphanesiydi. Kütüphanenin müdürü,
bulabileceği her yazılı eseri alma yetkisine sahipti. Mısır’a
giren her kitabın buraya götürülmesi mecburiyeti vardı. Kitabın
burada bir nüshası çıkarılıp sahibine verilir, kitabın aslı
ise kütüphanede kalırdı. Bir taraftan da yurt dışına
gönderilen memurlar, başka ülkelerde buldukları kitapları satın
alıp, getirirlerdi. Böylece, o zamana kadar birçok bilime ait
dağınık halde ve kaybolmaya mahkûm durumda olan eserler emin bir
yerde toplanmış oldu.
Antik
Yunanların Mısır tıbbından pek çok şeyi kendi kültürlerine
aktardığı kesin olmasına karşın, bu İskenderiye'de bir Yunan
tıp okulunun açılması ile en üst düzeyine ulaşmıştır.
Hipokrat dönemi tıp, Hipokrat'ın bırakmış olduğu yazılı
eserler kurduğu okulun da tıbbi bilgi birikiminin çekirdeğini
oluşturur.
Yunanlılar
ve Mısır Yahudilerinin oluşturduğu İskenderiye Okulunun da
zirvede olduğu dönemde; bir grup Esseni görüş ayrılığı
nedeniyle ayrılmışlar. Buradan aldıkları tıbbi bilgi ve
tecrübelerini yeni okulları olan Kumran'a taşımışlardır.
Ebers Tıp Papirüsü - Mısır |
Antik Medikal Aletler - Mısır |
1-
Texte und
Studien zum Antiken Judentum
Lena
CANSDALE Qumran and the Essenes
Kumran ve
Esseniler isimli kitabın 88. sayfasının çevirisidir
Kumran'da
yapılan kazıda birçok seramik
kavanoz,
yemekler ve lambalar, taş vazolar, ağır tezgahlar, tarak, metal
tıp aletleri,
silahlar ve giyim, dokuma gibi ev eşyaları bulunmuştur.(dip not
37: Benoit et al. Grottes de Murabba'at 31, 34)
Kumran yerleşim
yerinde ve komşu mağaralarda bulunan seramik ve taş kapları
gibi iç nesneler Murabb'at da daha büyüktür.
|
2-
Scripture and Other Artifacts Essays on the Bible
and Archacology in Honor of
Philip
J. King, Michael D. Coogan, J. Cherly Exum
isimli orjinali
İngilizce olan kitabın 321-325. sayfalar arası çevirisidir.
CERRAHİ
ALETLER (319. sayfa)
Antik İsrail'de,
son incelemelerde cerrahi aletler hakkında birkaç mükemmel
(Seybold ve Müller 1981; Wiseman 1986; Kudlien 1988; Brown 1990)
çalışmalar bulunmaktadır.
...
Mısır ve Yunan
ve Roma arasında bağlantı İskenderiye ekolüdür. İbranice
Kutsal Kitap (Tevrat, Ezra, Chronicles, 400 M.Ö.)
düzenlendiğinde, Knidos (Datça) üzerinde uygulanan İstanköy'lü
Hipokrat ile bağlantılı Yunan dünyasında tıp biliminde
şaşırtıcı bir gelişme oldu (Deichgraber 1983; Gourévitch
1984; Hillert 1990). 331 yılında İskenderiye kuruluşundan
sonra, tıbbi kuruluş oraya transfer oldu ve ünlü Herophilus
ile bağlantı kurdu. Böylece, Antik Mısır Yunan tıbbı
etkileşim gerçekleşti.(Saunders 1963) Greko-Romen Mısır
cerrahi aletlerin varlığından söz edilebilir (Marganne-Mélard
1987) Pliny the Elder (Natural History 29.12) Tarihçi Cassius
Hemina, Mora yarımadasındaki Agatharchus'un, M.Ö. 219 yılında
Roma'da yaptığı tıbbi uygulamalar nedeniyle transfer edilen
ilk doktor olduğundan bahseder. (André 1987:16)
...
FİLİSTİN'DE
MEDİKAL MALZEMELER BULUNDU
(321 ve 325. sayfa)
Her iki doktor ve
yorumcu tarafından tıbbi şifa uygulamada gösterilen yoğun
ilgiye rağmen, arkeologlar Filistin tıbbi hakkında sadece
birkaç örnek göstermek mümkün olmuştur.
Keşiflere
Eriha'da (Jericho) M.Ö 8. yüzyıla ait (Harrison 1962) Lachish
ve trephined kafataslarına uygulanan örnek olarak verilebilir.
Bu kesme (trephination) operasyonlarından ne Mısır tıp
literatüründe, (Pahl 1985) ne Kom Ombo,(Stettler 1982) ne de
İncil'de bahsedilmez
Bu
arkeolojik keşifleri için tıbbi terim "trephination"in
(kesme) uygulanmış olup olmadığı sorusunu gündeme getiriyor.
Kuşkusuz kafatasındaki
açıklıkların nedeni cerrahi aletler ile operasyon
yapılmasındandır.
….. Kafatası delikleri deneğin yaşamı boyunca ve ağrı
giderilmesi amacıyla yapılmış olduğunu var sayarsak,
Mezopotamya ve İncil'le ilgili referansları ile yakın uyum
içinde açıklama açılış bireyin fiziksel ve zihinsel
hastalığa neden olması gerekiyordu. Kötü ruhları serbest
bırakmak için yapılmış olmasıdır .(!!!)
Bu kafatasları
beyin üzerindeki baskıyı azaltmayı amaçlayan, bilinci açmak
ve sinirleri rahatlatmak için, cerrahi testere ile yapılmış
operasyon biçimi olarak değerlendirilmelidir. İncil ya da
Mezopotamya literatürde sözü edilmemiştir. ... Bu faktörlere
rağmen, bu kafatasları ancak şifa için delindiği makul
olandır.
Kazıdan
çıkarılan malzemelerin ikinci türü, gerçek tıbbi
aletler olduğu iddia edilmiştir. Gazze
yakınlarında bulunan kemik
spatulalar göz bozukluklarının tedavisinde kullanıldığı
şeklinde yorumlanmıştır (Van Beek and Van Beek 1990). Masada
da (Lut Gölü'nün güney batısında) Roma döneminden kalma
tıbbi sıvı kabı
"headcuppers" kategorisinde Alman koleksiyonlarında
yer alır (Hershkovitz 1989).
Decapolis'in
Gadara kentinde
(Ürdün'de Lut gölü ile Celile-Galilee gölü arasında, Celile
gölünün hemen güneydoğusunda) tıbbi
kaşık, cımbız ve spatula gibi tıbbi aletler
bulunmuştur. T. Weber (1991) Bunların, Künzl ve Weber
tarafından M.Ö. 350 yıllarına ait büyük ölçüde diş
tedavi araçları olduğu ortaya konuldu.(1991) Bulunan bu
aletler, antik diş hekimliğin değişmediğini, en az üç asır
önceki kullanılan aletlerin aynı olduğunu göstermiştir.
Antik Mısır diş aletleri ve uygulama karşılaştırmaları
için yeni bir çalışma bulunmaktadır. (Bardinet 1990)
Filistin'de
üçüncü ve son tıbbi keşif,
Kumran'da
bulunan çömlek şişede yapılan analizler sonucu içinde
balsam yağı
olduğu, çok büyük olasılıkla da tıbbi
amaç için kullanılmıştı. (Patrich ve
Arubas 1989). Bu yağı da parfüm veya başka bir kozmetik olarak
kullanılıyor gibi olsa da, bu eczane
ve parfümeri ürününü, kombine bir sanayi üretebilir.
(Crocker 1989)
…
Bu mütevazı
çalışma gösterdi ki; büyük ölçüde İncil'le araştırma
alanına dikkatle odaklanarak, İncil'le daha önemli tıbbi
buluşlar keşfetmek için arkeolog ve kutsal kitap yorumcularına
zemin olabilir.
|
Antik Cerrahi Aletler - "İsrail Masada" |
Filistin'de bulunan tıbbi aletler Almanya'nın Bingen Müzesinde sergileniyor. |
Filistin'de bulunan tıbbi aletler Almanya'nın Bingen Müzesinde sergileniyor. |
3-
“Ölü Deniz
Parşömenleri Kumran Yazıtları” Geza VERMES
Çev.
Nurfer ÇELEBİOĞLU
KUMRAN
YAZITLARI
Şam Belgesi (CD,
4Q265-73, 5Q12, 6Q15); Kurallar başlığı
Kitabın 163.
sayfasında cüzzamlı hasta karantina
kuralı: Ancak bir adam cüzzam yasasının
uygulanması gerektiğinde, Kahin gelecek ve kampın içinde
duracak ve Gardiyan onu Yasa'nın doğru yorumu hakkında
bilgilendirecek.
Kahin aptal biri
olsa da cüzzamlıyı kapatacak kişi odur; çünkü yargı
onlarındır.
4.Mağara Şam
Belgesi Yazmaları – 169. sayfa
CİLT
HASTALIĞININ TEŞHİSİ (4Q266, 269, 272, 273)
(Paleografik
açıdan incelenen 4Q266-73 metinleri,
İsa'dan önce birinci yüzyıl ortalarına ve İsa'dan sonra
birinci yüzyıl başlarına denk düşer)
4Q266, böl. 6 i
(4Q272 ı, 273 4 ii, 269 7)
…. solgunluk
yara ya da parlak leke … taş ya da tahta ya da benzer bir
nesneye çarpma sonucu oluşan yara, ruhun damara girmesiyle kan
akışı hızlanıp yavaşlıyorsa ve damar … kandan sonra …
Kahin ölü ve
canlı deriye bakacak. Eğer ölü deri, canlı deriye yayılmışsa,
hasta iyileşinceye kadar ve kan damara dönünceye kadar, kahin
onu karantinada tutacak; kahin onu gözleyecek ve yedinci gün onu
tekrar muayene edecek; eğer yaşam ruhu hareket ediyorsa ve cilt
eski haline dönüyorsa, veba geçmiş, yarası temizlenmiş
demektir. Kahin, vebalı et üstündeki deriyi muayene etmeyecek.
4Q266, böl. 6
Ancak
solgunluk ya da yara cilde nüfus etmişse … ve kahin, eti
görebiliyorsa, bu deriyi kaplamış bir deri hastalığıdır
(cüzzam). Benzer
bir kural … kahin onu yedinci gün muayene edecek. Eğer et ölü
duruma gelmişse, cüzzam hastalığı kötücüldür. Saç ya da
sakal altındaki yarayla ilgili yasa: Kahin, ruhun saça ve sakala
girdiğini, damarı kuşattığını görecek; veba
saçın altından yayılacak ve bunun rengini açık sarıya
çevirecek; tıpkı bitkinin kökündeki bir solucanın bitki
kökünü ısırıp da çiçeğinin solmasına neden olması gibi.
Bu konu hakkında şöyle yazar; Kahin, onun başını
yıkamalarını emredecek; ancak yaraya dokunulmayacak (Levililer
13:33) Bu sayede Kahin, ölü saçla canlı saçı birbirinden
ayırt edebilecek. Yedi gün sonra tekrar muayene ettiğinde
uyuzun
yayılıp yayılmadığını görebilecek. Eğer hastalık
yayılmışsa, kişi kirlidir. Ancak ölü saç, canlı saç
içinde yayılmamışsa; damarlara kan gelmiş, yaşam ruhu bedene
dönmüş ve cüzzam
iyileşmiştir. Bu Harun Oğulları için geçerli “cüzzam”
yasası kuralıdır. …
|
4.5-
Lut Gölü'nün Özellikleri
Büyük
Rift Vadisi üzerinde bulunan Lut Gölü'nün, günümüzden 4 bin
yıl önce çökerek oluştuğu, bildirilmektedir. Kur'an'dan; Lut
kavminin İbrahim ve Lut peygamber zamanında helak olduğunu
öğreniyoruz.
Gölün
jeolojik yapısı ilginç özellikler göstermektedir. Toroslardan
başlayıp orta doğunun batısı boyunca uzanıp, Lut Gölü'nün
bulunduğu alandan devam edip, Kızıl Deniz'den geçip Doğu
Afrika’ya kadar uzanan dünyanın önemli tektonik
çöküntüsü(Rift-Fay Hattı) içerisinde bulunur. Üçüncü
zamanın ikinci yarısındaki tektonik hareketlerle oluşan derin
çukurluğun içerisine çevrede bulunan suların (Şeria Nehri ve
bazı küçük dereler) birikmesiyle oluşmuştur. Bu dönemde bu
coğrafya parçasında büyük tektonik olaylar sonucunda oluşmuştur.
Kırık
hatları yeryüzünün zayıf yerleri olduğu için deprem,
volkanizma ve kaplıcalar bu fay hatları boyunca uzanırlar. Dünyanın
en uzun grabeni(çöküntü) Hatay’dan başlayarak güneye doğru
Suriye, Lut Gölü, Kızıldeniz’den geçen Doğu Afrika’ya kadar
uzanan çöküntü alanıdır.
Lut
gölü % 30'dan fazla tuzluluk oranı ile dünyanın en tuzlu
sularına sahip ikinci göldür. Yüzyıllardır şifalı olduğuna
inanılan, dipten alınan çamuru ile insanların şifa aradığı
Lut Gölü suyu ve dip çamuru; barındırdığı manganez, magnezyum
klorür, sodyum, kalsiyum, potasyum, çinko, bromür, iyot, selenyum,
sülfatlar ve karbonatlar gibi yüksek konsantrasyonlu 29 mineral
içeren doğal bir tuzdur. Bu tuzlar cildin yumuşamasına,
canlanmasına ve temizlenmesine yardımcı olur. Sedef
hastalığı'nın tedavisinde de kullanılmaktadır. Cilt
hastalıkları tedavisinde kullanılan Lut Gölü'nün suyu,
tuzu ve gölün dip çamuru ambalajlanarak dünyanın her
yerine ihraç edilmektedir. Günümüzde; gölün etrafını
çevreleyen otel ve tesisler sayesinde, sağlık turizmi çerçevesinde
göl suyundan yararlanılmaktadır.15
Lut Gölü(Dead Sea) çamuru |
Lut Gölü(Dead Sea) tuzu |
Antik kaplıca haritası, İsrail |
Zekeriya
ve Meryem Kıssası ile Lut Gölü-Filistin Bağlantısı
Maide 110, Al-i İmran 35-49. ayetler ile Meryem 4-22. ayetler arasındaki Zekeriya ve Meryem kıssasında “Tıp, Biyoloji ve Eczacılık” konuları dikkat çekicidir.
-
Yaşlı erkeğin ve kısır kadının çocuk sahibi olacak duruma gelmeleri, kısırlık tedavisi,
-
Hermafroditlik/Erdişilik (bir tür cinsel gelişim kusuru) konusu,
-
Kısırlık tedavisi; (Hermafroditlikte kısırlık tedavisi dahil),
-
Abraş/cüzzam hastalığı tedavisi,
-
Körlük tedavisi; (anadan doğma körlük tedavisi dahil),
-
Gıdaların muhafazası; pastörizasyon, tahılların ve baharatların silolarda saklanması, vb.
-
İlaç yapımı; [Aerosol (Baharatların yakılması metodu elde edilen tütsü-buhur ile koruyucu hekimlik), Esansiyel yağların tıp alanında kullanılması (damıtma metodu)]
Hud
suresinde İbrahim kıssasında da; İbrahim peygambere, ileri yaşta
olduğu bir dönemde peş peşe İshak ve ardından Yakub
müjdelenmiştir. Burada da yaşlı insanın çocuk sahibi olacak
şekilde tedavi olması konusuna dikkat çekiliyor. Yukarıda Lut
Gölü'nün suyunda, çamurunda ve tuzunda döllenme dönemi
hormonunun (estrous hormone) bulunması, gölde bulunan
kaplıcalarda erken yaşlılık ve genel halsizlik tedavisi
ve Sülükle Tedavi (Hirudoterapi) yönteminin bölgede
uygulanıyor olması; Zekeriya, Meryem ve İbrahim kıssalarında
bahsedilen kısırlığın nasıl ortadan kalktığını açıklıyor.
İbrahim
peygamber, İsa zamanından çok önce (İ.Ö. 1900 yıllarında)
yaşamış olmasına rağmen bulunduğu coğrafya aşağı yukarı
aynıdır. İbrahim peygamber, yeğeni Lut peygamberin yakınlarında
bir süre ikamet etmiştir. Musevilerin dört kutsal kentinden birisi
olan el Halil kentinde yaşadığı, ve bu şehrin, Kudüs'ün 43 km
güneyinde olduğu bilinmektedir.
Asırlar
boyunca tıbbın ileri olduğu Mısır-Filistin bölgesinde bir süre
yaşadığı bilinen İbrahim peygamberin -aynı Zekeriya ve Meryem
kıssasında olduğu gibi- ileri yaşına, rağmen çocuk sahibi
olması, burada tedavi olması dikkat çekicidir.
İbrahim
peygamberin, Kenan’da yerleştiği ilk şehir olan Hebron (el
Halil), İbranice bir isimdir. Tevrat’ta bu şehrin isminin İbrahim
öncesi o bölgede oturan Kenan’lıların Anak kabilesinin, “Kiryat
Arba” adı verilen putperest kahramanına izafeten verildiği
belirtilir. “Hebron'un eski adı Kiryat-Arba'ydı. Arba,
Anaklılar'ın en güçlü adamının adıydı.” Yeşu 14/15
Bu
ismin İbrahim'in buraya yerleşmesinden sonra değiştirildiği
Tevrat'ta kayıtlıdır. “Eski adı Kiryat-Arba olan Hebron'da
yaşayan Kenanlılar…." Hakimler 1/10
5- KUMRAN'DA İLAÇ YAPIMI - ECZACILIK
5.1- DESTİLASYON (DAMITMA) YÖNTEMİ
5.1.a-Balsam Yağı (Kutsal Mesh Yağı)
5.2- TÜTSÜ – BUHUR (AEROSOL)
Tütsünün
asırlardan beri, daha çok dini ritüel olarak kullanıldığı
bilinmektedir. Ancak tütsünün tıp alanında da kullanıldığı
artık bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Hastalık yapan etmenleri
taşımaları ve yaymaları nedeniyle sineklerle ve diğer
haşerelerle mücadele önem arz etmektedir. Koruyucu hekimlik
açısından çeşitli sinek, sivrisinek ve
haşerelerin ortamdan uzaklaştırılması hastalıklardan
korunmada bugün de önemini korumaktadır. İsa peygamber zamanında
hem destile ilaçlar hem de tütsü (aerosol)
tıp alanında kullanıldığı anlaşılmıştır. (Maide 110)
7-
Trahom
Tehlikeli bir göz
hastalığı. Trahom hastalığını meydana getiren mikrop göz
konyuktivasında trahom hastalığı meydana getirir. Hastalık
sineklerle
bulaştığı için trahomlu hastaların dokunduğu yerlere
yaklaşmakla da bulaşabilir, özellikle uzak doğunun ve Akdeniz
ülkelerinin sıcak ve kuru iklimine sahip, ekonomik bakımdan
yoksul bölgelerinde hala endemik
olarak rastlanan bir hastalıktır. Temizliğe dikkat edildiği
sinek
ve tozlardan korunulduğu taktirde. Trahom hastalığı tehlikeli
bir hastalık olmaktan çıkar.
Korunma
Temizlik
şartlarının düzeltilmesiyle trahom yayılması önlenebilir.
Havlu ve mendil gibi eşyayı müşterek kullanan kimselere
hastalık bulaşacağından bu husus halka izah edilmelidir.
Mekanik bulaşmada rol alan karasineklerle
savaş lazımdır. Hastalığın fazla
bulunduğu bölgelerde kitle tedavisi yapmak uygun olmaktadır.
|
KUMRAN'DA
BULUNAN BAHARATLAR
...
Qetoret (Kutsal Tütsü) Vendyl Jones, 1992 kazılarda bulunan tapınak tütsü örnekleri inceler. Tahminen 600 lbs. Sütun Mağarası Kuzey girişinde kazı gönüllüler tarafından 1992 yılı baharının sonlarında "kırmızımsı toprak"ın neye benzediğini ortaya çıkarılmıştır. Ekip üyeleri, maddede tarçın kokusu olduğunu tespit etti. Dr Marvin Antelman Wiezmann Enstitüsü tarafından yapılan ön analizde gerçekten organik olduğunu ortaya çıkardı. "Yoğunluğu sudan daha hafif malzeme kırmızı toprak ya da kırmızı mineraller kategori dışında olduğunu gösterir ...... aynı zamanda yüksek oranda kül tipik bitki kaynağına işaret eder." ...
Qetoret (Kutsal Tütsü) Vendyl Jones, 1992 kazılarda bulunan tapınak tütsü örnekleri inceler. Tahminen 600 lbs. Sütun Mağarası Kuzey girişinde kazı gönüllüler tarafından 1992 yılı baharının sonlarında "kırmızımsı toprak"ın neye benzediğini ortaya çıkarılmıştır. Ekip üyeleri, maddede tarçın kokusu olduğunu tespit etti. Dr Marvin Antelman Wiezmann Enstitüsü tarafından yapılan ön analizde gerçekten organik olduğunu ortaya çıkardı. "Yoğunluğu sudan daha hafif malzeme kırmızı toprak ya da kırmızı mineraller kategori dışında olduğunu gösterir ...... aynı zamanda yüksek oranda kül tipik bitki kaynağına işaret eder." ...
Son zamanlarda, Dr. Terry Hutter, daha ayrıntılı bir analiz yaptı ve ifade etmiştir. "Kırmızı-kahverengi baharat örnek dokuz farklı ve benzersiz bitkilerden oluşur. Bitkilerin polen ve organik maseral türleri ile dikkatleri üzerine çekiyor." Dr Hutter listelenen bu: Üç tür tarçın, safran Balsam, sakız, Galbanum'dan, Cassia, buhur. Tütsü miktarı da önemli. Bir yıl için hazırlanan günlük tapınağı hizmet miktarına karşılık gelir. Tevrat sadece Qetoret(Kutsal Tütsü) dört madde listeler. Mişna, Sodom ve tuz Karcina lye ek olarak, on bir listeler. İkinci metin de Avtinas aile söyler ve nasıl bu değerli baharat bileşik sırrı ile suçlandı.
...
Jericho (Eriha) Kumran'ın yaklaşık 12 kilometre kuzeyindedir.
İlginçtir ki, genç edh-Dhib Muhammed, 1947 yılında; iki şeyden
biri, on kil kavanoz içinde Ölü Deniz Parşömeni keşfetti. Diğeri de yukarıda
açıklanan "kırmızımsı toprak" ile dolu bir
tencere.
Talmud
ve Siddur listelenen on bir Qetoret (Tütsü) Baharatları:
on
bir ana baharat hazırlamak için kullanılan diğer maddeler: 9
kabin Karshina-fiğ sodalı su, 3 se'in Kıbrıs kapari şarap ya da
yaşlı, beyaz şarap, 1 / 4 ve 3 kabin (21 litre) (9 litre Kaplan
göre) Sodom kab (1 su bardağı) tuz-nitrat maaleh ashan ("duman
üreten bitki" - nitrik asit içeren muhtemelen leptadenia
pyrotechnica) yanı sıra küçük miktarda ve Ürdün
kehribarı (muhtemelen cyclomen).
8-
Talmud
ve Siddur'da Listelenen on bir Baharat : Qetoret(Kutsal Tütsü)
|
|||
İçerik
|
Miktar
|
Yoğunluğu
%
|
|
1
|
ha'tzori
— balsam
|
70
maneh
|
13.0%
|
2
|
ha'tziporen
— onycha
|
70
maneh
|
13.0%
|
3
|
70
maneh
|
13.0%
|
|
4
|
ha'levonah
— frankincense (Buhur,
Günlük)
|
70
maneh
|
13.0%
|
5
|
mor
— myrrh (Mırra)
(Balsam)
|
16
maneh
|
3.0%
|
6
|
ketzia
— cassia (Çin
Tarçını)
|
16
maneh
|
3.0%
|
7
|
shibolet
nerd — spikenard (Hint
sümbülü / Hint sümbülü yağı)
|
16
maneh
|
3.0%
|
8
|
kharkom
— saffron (Safran)
|
16
maneh
|
3.0%
|
9
|
ha'kosht
— costus
|
12
maneh
|
2.2%
|
10
|
k'lufah
— aromatic bark (Aromatik
ağaç kabuğu)
|
3
maneh
|
0.6%
|
11
|
kinnamon
— cinnamon (Tarçın)
|
9
maneh
|
1.7%
|
A
|
Borit
Karshina — lye (Kül
suyu)
|
9
kab
|
14.3%
|
B
|
Yein
Kafrisin — Cypress wine (Servi
şarabı)
|
3
se'in/3kabin
|
16.8%
|
C
|
Melach
Sedomit — Sodom salt (Sodom
tuzu, Lut gölü)
|
1/4
kab
|
0.3%
|
D
|
Maaleh
Ashan — Smoke producer (Duman
üretici)
|
kol
shehu
|
0.1%
|
E
|
Kipat
HaYarden — Jordan amber (Ürdün
kehribarı)
|
kol
shehu
|
0.1%
|
Kumran’da eczacılık izleri - “Baharat Silosu” |
6- Eski Mısır ve Filistin'de Uygulanan Bazı Tedavi Yöntemleri
6.1-
Sülükle Tedavi (Hirudoterapi)
Hirudoterapi
tıbbi sülüklerle (Hirudo Medicinalis) yapılan tedavi yöntemi
olarak antik çağlardan beri kullanılmıştır. Sülük
tedavisi ile ilgili ilk kaynaklar M.Ö. 15. yüzyılda yaşamış
Babil'li hekimlere kadar gitmekle beraber, Mezopotamya'da bulunan,
tahmini 4.000 yıl öncesine ait heykelde sülük tedavisinin
uygulandığı görülüyor. M.Ö. 3. yüzyılda Mısır hekimlerinin
vazgeçilmez tedavi yöntemleri arasında yer aldığı
bilinmektedir. M.Ö. 1567 – 1308 yıllarında Eski Mısır’da
kullanıldığına dair Firavunların mezar taşlarında Hirudoterapi
resimleri bulunmuştur. (17. ve 18. hanedan dönemlerinde)
Sülüklerle
tedavi eski Hindistan, Yunanistan ve İtalya’ da yaygın olarak
uygulanmıştır. Ayrıca M.Ö. 2. yüzyılda Ege kıyılarında
yaşamış olan hekim Nikandros, M.S. 1. yüzyılda Yunan hekim
Pliniy ve M.S. 2. yüzyılda yaşamış olan Galen sülük tedavisi
uygulamışlardır. İbn-i Sina’nın kitaplarında da sülük
tedavisi yerini almıştır. Anadolu'da da sülüklerle tedavi
asırlarca yaygın olarak kullanılmıştır. Ne var ki, 20. yüzyılda
doğadan elini çeken insanlık sülük tedavisini unutmuş, ancak
son yıllarda tekrar gündeme gelmiştir.
Amerika,
Rusya, Fransa, Almanya, Belçika, Endonezya'nın başını çektiği
ülkelerde doğal tedavi yöntemi olan Hirudoterapi klinikleri
kurulmuş ve hızla kurulmaya devam etmektedir. Almanya'da 300'ün
üzerinde Hirudoterapi Kliniği bulunmaktadır. Ülkemizde de
Üniversite hastanelerinde ortopedi ve plastik cerrahi kliniklerinde
kullanılıyor.
Uzun
yıllardan beri sülük yetiştiriciliği ile uğraşan Ricarimpex
isimli bir Fransız şirketinin müracaatı üzerine ABD Gıda ve
İlaç İdaresi (FDA) sülükle tedaviye onay vermiştir.
Sülükler,
kan emerken vücuda kendi ürettikleri salgıyı verirler. Bu
salgıdan şu ana kadar izole edilebilen 105 biyoaktif madde
tanımlanmıştır. Bilimsel çalışmalarda izole edilen
biyoaktif madde miktarına sık sık yenileri eklenmektedir. Bu
maddelerin bir kısmı kanın pıhtılaşmasını engellerken
bir kısmı oluşmuş pıhtıları eritmekte, birkaçı ağrı kesici
özellikler sergilemekte, bir bölümü de kan basıncını
dengelemektedir. Ayrıca sülük tedavisinin antidepresan,
antibakteriyel, antioksidan etkinliği de yapılan
çalışmalarla ortaya konmuştur.
Tıbbi
Sülüklerin Kullanım Alanları
Hiper
tansiyon, kalp damarlarındaki tıkanıklıklar ve diğer bazı
kardiyovasküler hastalıklarda, atardamar ve toplardamar
tıkanıklıkları başta olmak üzere birçok dolaşım sistemi
hastalığında, varis, derin ven trombozu ve periferik arter
tıkanıklıkları gibi damarsal sorunlarda, epilepsi çeşitlerinde,
yumuşak doku romatizmalarında, felç, kısmi felç, iktidarsızlık,
cinsel güç arttırıcı etki (afrodizyak), üreme organı
rahatsızlıkları ve kısırlık, sedef, egzama ve
dolama gibi cilt hastalıklarında, kornea iltihabı,
retina tabakası iltihabı, gözde oluşan hematom, retina altında
oluşan kanamalarda glokom(göz tansiyonu), katarakt gibi göz
hastalıklarında ve buna bağlı görme
kayıplarında, retinal arter tıkanıklığı gibi tedavisi
neredeyse imkansız göz hastalıklarında başarıyla
kullanılmaktadır.
Migrende
ve her türlü baş ağrısı, troid’e bağlı şişmanlık,
hormonel bozukluklar ve buna bağlı şişmanlık sivilce, irin,
astım ve bronşial hastalıklar, yanık vakaları, iyileşmeyen
yaralar, deri iltihabı, yaşlılarda görülen deri sertleşmesi,
hemaroid, ülserler, diş iltihabı, sinüzit, kulak çınlaması,
kronik kulak iltihabı, Meniere Hastalığında ve bazı işitme
kayıplarında başarıyla kullanılmaktadır.
Artroz
ve artrit gibi iskelet sistemi hastalıklarında, iltihaplı ve
iltihapsız eklem romatizmalarında, eklem yangısında ve eklemlerin
aşınmasında ortaya çıkan ağrıların azaltılmasında,
parçalanmış dokuların tekrar eski haline getirilmesinde, Ortopedi
ve Rekonstrüktif Cerrahi kapsamında, kangren gelişmekte olan kopan
organ tamirlerinde de tüm dünyada yaygın biçimde
kullanılmaktadır. (kazalarda kopan el, kol, ayak ve parmak gibi
kısımların yerine dikilmesinden sonra kan sirkülasyonunun
sağlanması için uygulanır)
Saçlı
deri nakli olaylarında derinin nakledildiği yerde oluşan kan
birikiminin temizlenmesinde, yeni kapillar damarların oluşumunda ve
kan sirkülasyonunun sağlanmasında sülüklerden faydalanılır.
Çeşitli travmalar sonucunda gelişen şişlik, yangı ve hematom
gibi ağrılı olayların tedavisinde sülükler kullanılarak
başarılı sonuçlar alınmıştır.
Sülüğün
tükürük salgısı tedavi edici kimyasal salgılar yönünden de
zengindir. Bunlarda birisi Hirudindir. Hirudin
antikuagulan özellikte olup heparin yerine
kullanılabilmektedir. Tıkanmış damarların açılmasında
kullanılmaktadır. Ayrıca sülüklerin damarları genişletme
özelliği bulunduğundan damar tıkanıklıklarını açmada
yararlanılmaktadır. Biopharm Sülük Şirketi sülükleri
direkt kullandığı gibi bunların taşıdığı doğal ilaçları
da saflaştırarak elde etmektedir.
Amazon
sülüğü olarak bilinen Haementeria ghilianii’den
elde edilen bir ekstrenin akciğer kanserine iyi geldiği yapılan
çalışmalarda belirtilmiştir.
Son
olarak sülüğün güçlü antioksidan etkisi nedeniyle Koruyucu
(Preventif) Tıpta da kullanımından bahsetmek gerekir ki; yılda
bir defa yapılan Sülük Tedavisi, o yıl içinde enfeksiyonlar
başta olmak üzere birçok hastalığa karşı koruyucu etki
göstermektedir.16
6.2-
Lut Gölü Tuzu
(4.5-
Lut Gölü'nün Özellikleri konusuna bkz. 18. sayfa)
6.3-
Kaplıca Tedavisi
(4.6-
Esseniler ve Kaplıca Tedavisi konusuna bkz. 19. sayfa)
6.4-
Esansiyel Yağlar (Uçucu Yağlar)
Antik
çağlardan beri "Esansiyel Yağın"
antibakteriyel-dezenfektan özellikleri bilinmektedir.
Esansiyel yağların; doğal olması ve yan etkisinin olmaması
nedeniyle artık günümüzde insan, bitki ve hayvan
sağlığı açısından önemi anlaşılmış, bu konuda
çeşitli araştırma ve incelemelerin konusu olmuştur.
Bitki
uçucu yağların fitopatojen bakteriyel hastalık etmenlere
karşı antibakteriyel etkinlikleri üzerine yapılan
çalışmalar ile bitki uçucu yağların gıda ve insan
patojeni bakteriyel hastalık etmenlerine karşı
antibakteriyel etkinlikleri üzerine yapılan çalışmalar günümüzde
önemi artarak devam etmektedir.
Çukurova
Üniversitesi'nde yapılan araştırmalar sonrasında Kekik
Yağı'ndan hastane mikroplarını öldüren formül elde
edildi. (TRT Haber - 12.12.2011 tarihli Gıda Mikrobiyoloji
Uzm.Prof.Dr. Fatih Özoğul ile yapılan röportaj.)
http://tvarsivi.com/cukurova-universitesinde-yapilan-arastirmalar-sonrasinda-kekik-yagindan-hastane-mikroplarini-olduren-12-12-2011-izle-i_2011120338139.html
- 12.12.2011 tarihli erişim.
Bir
bitkinin aromatik bileşiklerini içeren koyulaştırılmış bir
yağa denir. Esansiyel yağlar, bitkilerin parfümlerinden
sorumludurlar ve çoğunlukla çiçek ve yapraklarda bulunurlar. Bu
kokuların terapatik özelliklere sahip olduğu düşünülmektedir.
Esansiyel
yağlar aroma terapide, masaj terapisinde ve diğer alternatif
terapilerde kullanılmaktadır. Online şekilde veya doğal gıda
marketlerinde küçük şişeler biçiminde mevcuttur ve ayrıca
nitrogliserinler, losyonlar, banyo tuzları ve mum gibi ürünlerin
içerisinde de bulunurlar. Esansiyel yağlar, havada kolayca
buharlaşırlar. Bu nedenle de "uçucu
yağlar" olarak adlandırılırlar.
Bu
yağlar ayrıca aroma terapi esansiyel yağlar veya uçucu yağlar
adlarıyla da anılırlar. Bitki parçalarının belirli sıcaklık
ve sürelerde ısıtılarak buharlaştırılması ve bu buharla
beraber uçan "Uçucu Yağların" yoğuşturularak ayrı
bir kapta toplanması metodu (destilasyon/damıtma) ile
elde edilirler.
6.4.a-Balsam
Yağı
Kızıldenizin
sağ ve solundaki ülkelerde doğal olarak yetişen Mırra
bitkisinden Balsam Yağı üretilmektedir. Balsam
yağı; Antimikozit (mantarları
öldürücü), antiintestinalmikozit (bağırsak mantarlarını yok
edici), antiseptik, damarları daraltıcı, vücudu
ısıtıcı, uyuşturucu-ağrı kesici, iltihapları
önleyici, ciltteki kesik
ve yaraları
iyileştirici özellikleri nedeniyle
kullanılmaktadır. Nefes darlığına ve vereme iyi gelir. Öksürüğü
keser, balgam söktürücüdür. Gözün görme gücünü
arttırır. Göz kararmalarını giderir. Bağırsak
iltihabında faydalıdır. Adale sertleşmesine iyi gelir. Romatizmal
ağrılarda masaj yapılarak uygulanır. Hemoroitlerde fayda sağlar.
Günümüzde de halen halk arasında yaygın olarak; dişeti, ağız,
yutak ile bademcik iltihaplanmalarına ve yaralarına karşı
kullanılır.
Mırra
M.Ö. 2000 yıllarında Eski Mısırlılar tarafından ve sonrada
bölgedeki diğer Arap ülkeleri tarafından kullanıldığı
bilinmektedir. Balsam yağı Mısırlılar tarafından ölüleri
mumyalama işlemlerinde de kullanılmıştır.
6.4.b-
Sedir (Servi) Yağı
Sedir
ağacının damıtılmasından elde edilen uçucu yağ; dezenfektan
olarak ve diğer tıbbi amaçlar için ilk olarak Mısırlılar ve
Sümerler tarafından 5000 yıl önce kullanılmıştır. İsrailoğulları
tarafından asırlardan beri Cüzzam hastalığının
tedavisinde ve dezenfektan olarak kullanılmıştır. Süleyman
peygamber zamanında da Sedir yağı üretildiği bilinmektedir.
6.5-
Baharat ve Tütsü (Aerosol) ile Tedavi
Yahudi
ve Hristiyanlar, asırlar boyu baharatları; yakmak suretiyle elde
edilen tütsü ile bazı hastalıkları tedavi etmişlerdir. Bu durum
hem yahuda ve hristiyan kültüründe bulunmakta hem de tarihi bir
olgu olarak bilinmektedir. Hatta Talmud ve Siddur'da listelenen
On bir Baharat: Qetoret(Kutsal Tütsü) karışım oran ve
miktarlarıyla beraber kayıtlıdır. Bazıları; Mırra, Onycha,
Kasnı otu sakızı, Günlük(buhur), Tarçın(Cassia-Çin tarçını),
Hint sümbülü, Safran, Costus, Aromatik ağaç kabuğu, Tarçın
vb. (Talmud'da adı geçen 11 baharatın en az 8'i olmak
üzere; Kumran'daki silolarda toplam 272 kg (600 lbs) baharat
bulunmuştur.)
Essenilerin
sahip oldukları tıp bilgileri sayesinde, Kumran'da bulunan
baharatlardan ilaç yaptıkları ve bunları tedavide kullandıkları
anlaşılmaktadır. Bu baharatların karışım yüzde oranlarını,
gramajlarını ve çeşitli bitkilerden esansiyel yağ elde etme
metodunu (destilasyon) bilmelerinin yanında tedavide kullanılacak
ilacın dozunu ve süresini bilmeleri de takdire şayandır.
Günümüzde de bitki ve baharatların tedavideki yeri yeniden önem
kazanmıştır.
7- MERYEM OĞLU İSA'NIN HEKİMLİĞİ
Antik
Filistin bölgesindeki; Gazze, Kumran, Masada, Gadara gibi yerleşim
yerlerinde yapılan arkeolojik kazılarda; diş tedavi
aletleri, göz tedavisinde kullanılan kemik spatulalar, cımbız,
kaşık gibi cerrahi aletlerin yanında, çömlek şişelerde bulunan
yara iyileştirici özelliği de olan balsam
yağı kalıntılarının bulunması, bölgede tıp
ilminin ileri düzeyde olduğunu gösteriyor. Bölgede yüzyıllardır
var olan tıp ilminin M.S. 1. yüzyılda, İsa'nın yaşadığı
dönemde sıçrama yaptığını ortaya koyuyor. Filistin'de yapılan
arkeolojik kazılarda çıkarılan cerrahi
aletler Almanya'daki Bingen müzesinde sergilenmektedir.17
İki
bin yıllık Kumran yazıtlarında her türlü yara
tedavisi, veba ve cüzzam hastalığının teşhis
edilmesi, tedavi ve karantina kurallarının düzenlenmiş olması,
burasının aynı zamanda bir sağlık merkezi olduğunu
göstermektedir. 18
Esseni
kelimesi; “İyi Eden” -ruhun ve bedenin iyi
edilmesi- anlamına gelir. Topluluk,
Yunanca'da “Terapistler” ve“Tanrı’nın
Doktorları” olarak anılmaktadır.
Asırlardır
cilt hastalıklarında şifa kaynağı olarak görülen Lut
Gölü'nün sedef hastalığı gibi bazı cilt
hastalıklarının tedavisindeki yeri, günümüzde de geçerliliğini
korumaktadır (bkz.ilgili video). Lut Gölü'nün suyunda,
denizyatağında (çamurunda) ve tuzunda döllenme
dönemi hormonu (estrous hormone) olduğu Dr
Buchman tarafından bildirmiştir.19
Essenilerin
yaşadıkları bölgede; Kumran harabelerinin hemen güneyinde
bulunan Ain Tanur ve Ein Feshkha'da 150 kadar irili ufaklı
kaplıca kaynağı bulunmaktadır. Essenilerin kaplıca
tedavisini bildikleri ve uyguladıkları tarihi kayıtlardan
da anlaşılmaktadır.
Kumran'da
yapılan arkeolojik çalışmalarda; silolarda 272 kg (600
lbs) tedavi amaçlı kullanılan baharatın bulunması, damıtma
yoluyla çeşitli bitkilerden ilaçların üretilmesi dikkat
çekmektedir.
Bütün
bunlar dikkate alındığında ve Meryem oğlu İsa'nın, Kumran'da
yıllarca yaşadığı da düşünüldüğünde; İsa
peygamberin; tıp, eczacılık ve gıda
mühendisliği dalında uzmanlaştığı anlaşılıyor.
Meryem
oğlu İsa'nın Kumran'da; tıp, ilaç yapımı-eczacılık, gıda
üretimi ile gıdaların uzun süre korunması konusunda eğitim
aldıktan sonra, maddi ve manevi çöküntü içinde olan kavminin
kurtuluşu için görevlendirildiğini Al-i İmran 49. ayeti
ve Maide 110. ayetlerinden anlıyoruz. Hem hekim olarak
hastaları tedavi etmiş; hem sağlıklı ve uzun sure dayanacak
gıdaların üretimi konusunda toplumunu bilgilendirerek sefaletten
kurtarılmasını sağlamış, hem de manen adeta ölmüş olan
kavmini elçilik görevi ile Allah'ın izniyle dirilmiştir.
Ayetler:
Al-i
İmran 48-49 Ve O [Allah], o'na kitabı, hikmeti
[zulüm ve fesadı engellemek için konulmuş kanun, düstur ve
ilkeleri] ve Tevrât ile İncîl'i öğretecek. Ve o'nu
İsrâîloğulları'na, ‘Şu bir gerçek ki, ben size Rabbinizden
bir mucize getirdim. Ben, çamurdan kuş görünümünde bir şey
yapar, ona üflerim de Allah'ın izniyle o kuş oluverir. Ben,
körü ve abraşı iyileştirir, ölüleri Allah'ın izniyle
diriltirim. Evlerinizde yediklerinizi ve
biriktirdiklerinizi size haber veririm. Eğer inananlarsanız bunda
sizin için kesinlikle bir mucize vardır.
Mâide
110 Hani Allah demişti ki: “Ey Meryem oğlu İsa!
Senin üzerinde ve annenin üzerinde olan nimetimi hatırla! Hani Ben
seni Allah'ın vahyi ile güçlendirmiştim. Yüksek
mevkide olan biri olarak ve yetişkin biri olarak
insanlara konuşuyordun. Hani sana Kitabı, haksızlık, bozgunculuk
ve kargaşayı engellemek için konulmuş kanun, düstur ve ilkeleri,
Tevrat’ı ve İncil’i öğretmiştim.
Hani
Benim iznimle/ bilgimle çamurdan;
kilden (seramikten) kuş şekli gibi bir şey (Buhurdan) yapıyordun.
Sonra da onun içine üflüyordun; aerosol oluşturuyordun, onlar da
(hastalık yayan; aşılayan haşereler) Benim iznimle kuş
oluveriyordu/çabucak gidiyorlardı. Anadan
doğma kör olanı ve alaca hastalığına yakalanmış kimseyi
iznimle/ bilgimle iyileştiriyordun. Yine Benim iznimle/
bilgimle sosyal ölüleri çıkarıyordun/ canlandırıyordun. Ve
hani İsrail oğullarına apaçık kanıtlarla gelip de onlardan
Allah'ın ilâhlığına ve rabliğine inanmayanların: “Bu ancak
apaçık bir sihirdir” dedikleri zaman seni onlardan korumuştum.
İsa peygamberin hekimliği konusunda İncil'de de bilgiler yer almaktadır.
Hakan
KAYILI
06
Nisan 2012
Kaynakça
- “Ölü Deniz Parşömenleri Kumran Yazıtları” Geza VERMES Çev. Nurfer ÇELEBİOĞLU (Cilt Hastalığının Teşhisi 169. sayfa)
- “Ölü Deniz Parşömenleri Kumran Yazıtları” Geza VERMES Çev. Nurfer ÇELEBİOĞLU (Şükran İlahileri 290. sayfa)
- Muhammed ESED'in Kur'an Mesajı 99. sayfasındaki 42. numaralı açıklaması
- Doç. Dr. Yaşar Kutluay'ın İslam ve Yahudi Mezhepleri isimli eseri
- http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0skenderiye_k%C3%BCt%C3%BCphanesi
- http://tr.wikipedia.org/wiki/Esseniler
- “Ölü Deniz Parşömenleri Kumran Yazıtları” Geza VERMES Çev. Nurfer ÇELEBİOĞLU (Kurallar, 171, 204, 205, 245, 248. sayfalar)
Esseniler'le ilgili ayrıntılı
bilgi için;
- Philo of Alexandria (That Every Good Man Should be Free, 75-91;
- Flavius Josephus (War II, 119-61; Antiquities, XVIII, 18-22).
- Romalı bir coğrafyacı ve doğa bilimcisi olan Pliny the Elder'in Latince eseri. (Natural History V, 17, 4[73])
- Geza Vermes ve Martin Goodman, The Essenes According to Classical Sources, Sheffield, 1989
- Eusebius, Praeparation evangelica VIII, içinde Apology for Jews, 6-7);
Dipnotlar
1
-
İsmail
TAŞPINAR Yrd. Doç. Dr., Marmara Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi
öğretim üyesi.
Hz.
İsa Döneminde Bir Münzevi Cemaat: Esseniler (11, 30 ve 31 nolu
not)
Essenes:
An Ascetical Community During the Time of Jesus
2
-
Rabbin
Hizmetine Adanan Çocuklar
Kurtarıcı
(Messianic) Kural - IQSa
“Ölü
Deniz Parşömenleri Kumran Yazıtları” Geza VERMES
(178.
sayfa)
Gençliğinden
itibaren ona Meditasyon Kitabı'nı öğretecekler ve yaşına göre
Anlaşma'nın İlkeleri'ni anlatacaklar. O, on
sene boyunca kurallara göre
eğitilecek ...
O, yirmi
yaşına geldiğinde, kendi ailesi
içindeki sorumluluklarını üstlenecek ve kutsal birliğe
katılacak. İyiyle kötü arasındaki ayırımı öğreneceği yirmi
yaşına gelinceye kadar bir kadınla cinsel ilişki kurmayacak.
Ancak yirmi yaşından sonra, yargılamalarda tanık olarak kabul
edilecek ve duruşmalarda yardımcı olacak.
Kişi, yirmi beş
yaşına geldiğinde, kutsal birlik
kuruluşları(memurları) arasında yer alabilecek ve birliğe hizmet
sunabilecek.
Otuz yaşına
basan kişi, davalara ve yargılamalara katılabilecek; Binler,
Yüzler, Elliler ve Onlar
birliklerinin başkanları arasına
girebilecek; Harun Oğulları'nın, Kâhinlerin, otoritesi altında
onların ailesine katılabilecek. Birlik içinde aile reisi seçilmiş
her üye, kavrayış gücüne göre görevini en iyi biçimde yerine
getirmeye çalışacak ve izlediği yolun mükemmelliği uyarınca
durumunu güçlendirmeye çalışacak.
Seneler içinde
yeteneğini kanıtlayan kişi, sahip olduğu güce göre, birliğe
hizmet etmek için görevlendirilecek.
***
3-
Şükran
İlahileri
- 17.
İlahi -
“Ölü
Deniz Parşömenleri Kumran Yazıtları” (295. sayfa)
...
Çünkü beni
babamdan beri tanırsın
ve beni döl
yatağındayken seçmiştin.
Annemin karnından
beri bana şefkat gösterdin
ve bana gebe
kalanın memesinden bu yana
merhametlerin
benimle oldu.
Beni büyütenin
kucağındayken lütufların benimleydi
ve gençliğimden
bu yana
beni aydınlattın
yargının bilgeliğiyle.
Beni kati
doğrulukla doğrulttun
ve Kutsal Ruhun'la
beni onurlandırdın
ve bugüne dek
kalbimi açtın.
Senin haklı
azarların hatalarıma eşlik eder
ve güvenli huzurun
ruhumu kurtarır.
Bağışlayıcılığının
bolluğu adımlarımla birlikte
ve sonsuz
merhametlerin hükmüme eşlik eder.
İhtiyarlığıma
dek benimle ilgilenirsin;
çünkü
babam beni bilmedi
ve
annem beni Sana terk etti.
Çünkü sen,
doğruluğunun oğullarına bir babasın
ve yavrusunu seven
bir kadın gibi onlarla sevinirsin;
kucağında bir
çocuğu büyüten manevi bir baba gibi,
bütün
yarattıklarınla ilgilenirsin.
4-
Dört
İncil Farklılıkları ve Çelişkileri – Prof. Dr. Şaban KUZGUN
(Hz. İsa'nın hayatı - bkz. 221-223. sayfa )
5-
Kumran
Yazıtlarında geçen bir ilahi Kumran'ın konumunu tarif etmektedir.
Şükran
İlahileri 18. ilahi
“Ölü Deniz
Parşömenleri Kumran Yazıtları” Geza VERMES (290. sayfa)
Şükürler
olsun Sana, ey Rab,
beni
çorak bir toprakta,
çağlayanlar
pınarının yanına koydun,
bir
çölde,
sulak
bir bahçenin yanında.
Çünkü
bir fidanlık kurdun
selvi,
çam, ve sedirden, kendi görkemin adına,
gizli
bir pınarın yanına hayat ağaçları,
diğer
ağaçlardan sularla gizlenen
ve
onlar filiz verirler daimi Bitki için
ve daimi pınarla
birleşmesi için
6-
Muhammed
ESED'in Kur'an Mesajı eserinin 99. sayfasındaki 42. numaralı
açıklaması
Havâriyyûn
(tekili: havârî) Kur’an'da Hz. İsa'nın bağlıları için
kullanılan bir unvandır. Bu terime (“beyazlık” anlamına gelen
havar'dan türetilmiştir) birçok müfessir tarafından, “yıkayarak
elbisesini beyazlatan kişi”den (çünkü, rivayete göre, Hz.
İsa'nın müritlerinden bazısının işi buydu) “beyaz elbiseler
giyen kişi”ye veya “kalbi beyaz (yani, temiz) olan kişi”ye
(karş. Taberî, Râzî, İbni Kesîr) kadar değişen birçok anlam
verilmiştir. Ancak kuvvetle muhtemeldir ki havârî
terimi, Hz. İsa zamanında ve belki o'nun da mensubu bulunduğu
Filistin'de yaşayan dinî bir Yahudi grubu olan Essene Kardeşliği'ne
mensubiyeti göstermek için kullanılmıştır ve son zamanlarda
keşfedilen Ölü Deniz Kitabeleri'nin sağladığı deliller de bu
görüşü desteklemektedir.
Esseniler, ahlakî safiyet sahibi olma ve fedakarca davranma gereğini
vurgulamaları ile temayüz etmişlerdi ve inançlarının zahirî
bir işareti olarak daima beyaz
elbiseler
giyerlerdi. Bu, onlara neden bu adın verildiğini tatmin edici
şekilde açıklamaktadır. Hz. Peygamber'in, bir defasında, “Her
peygamberin havârîleri vardır” (Buhârî ve Müslim) demiş
olduğu gerçeği, yukarıdaki görüş ile çelişmez. Çünkü o,
bu terimi mecazî anlamda, Hz. İsa'nın “Allah yolundaki
yardımcıları”nı kastederek kullanmıştır.
7- Hareke ve noktalama işlemi üç aşamada gerçekleşmiştir. 1- Kelime sonlarına nokta şeklinde hareke konulması. 2- Birbirine benzeyen harfleri ayırt etmek için harflerin noktalanması. 3- Bugünkü şekilde harekelerin konulması.
Noktalama ve hareke işaretlerini dikkate almadan farklı okuyanların da olduğu bir gerçektir. Örneğin, Bakara 102 ayetindeki “melekeyni (iki melek)” ifadesi, İbn Abbas, Hasan-ı Basrî, Ebü`l-Esved ve Dahhâk tarafından “melikeyni (iki kral)” diye okunmuştur.
8- Tebyinü'l
Kur'an 10. cilt, 121-126. sayfa, Al-i
İmran 46. ayet
http://www.tebyinulkuran.com/index.php?page=meryem
9- İsmail
TAŞPINAR Yrd. Doç. Dr., Marmara Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi
öğretim üyesi.
Hz.
İsa Döneminde Bir Münzevi Cemaat: Esseniler (30 ve 31 nolu not)
Essenes: An
Ascetical Community During the Time of Jesus
10- https://www.wikizero.com/tr/Mesih
11-
Ancient
Israelite cuisine (Eski İsrail Mutfağı)
DEPOLAMA VE
HAZIRLIK
Üretilen
sıvı ve katı gıdaları bir sonraki hasat zamanına yetecek kadar
yiyecek saklamak, hayatta kalmak için, depolanması bilhassa önem
kazandı. Tahılları;
nemden ve haşerelerden korumak için yeraltı tahıl ambarlarına
dökülerek depolanmıştır. Aileler evlerinde büyük seramik
kavanozlarda; tahıl, şarap(üzüm şırası) ve yağ(zeytin yağı)
saklanıyordu. İyi korundukları zaman, buğday, arpa, baklagiller
ve somun (ya da kabuklu yemiş) uzun süre muhafaza edilebiliyordu.
Yağmur sularını doğal kaynaklardan avlularında ek sarnıçlarda
toplanmıştır.
Fermantasyon
(mayalanma) sirke, zeytin yağı çıkarma ve gıdaları kurutma
ile saklanabilir ürünlere dönüştürecek tüm yolları
biliyorlardı.
Hayvanlar için bitki besleyerek, onları ete ve süte dönüştürme
imkanına sahip oldular. Bu "toynak depolama" anlamına
gelmektedir.
PEKMEZ
Üzüm
İncil'de anılan yedi çeşitten biridir. Şarap üretimi için
kullanıldığı gibi, taze ve kurutulmuş olarak kullanılmıştır.
Üzümlerin daha sonra uzun bir süre saklanabilmesi için güneşte
kurutuldu.
Üzüm
de koyu, bal gibi sıvı, bir tatlandırıcı olarak kullanılan bal
denilen üzüm pekmezi üretmek için kullanılmıştır. Üzüm
pekmezi, fıçılar içinde ayakla çiğnenir, süzülür. Üzüm
şırasının su içeriğinin buharlaşması için kaynatılır.
Dinlendirilerek, fermantasyona bırakılır.
http://www.wiki-zero.com/index.php?q=aHR0cHM6Ly9lbi53aWtpcGVkaWEub3JnL3dpa2kvQW5jaWVudF9Jc3JhZWxpdGVfY3Vpc2luZQ
12-
A
KURALLAR 4Q271, böl. 2 (4Q269, böl.
8 i-ii; 270, böl.3 iii)
... o, harman yerindeki hasadın her 'homer'ından (hacim ölçüsü: 220 litre)
onda bir oranında pay alır; bu pay, bir ephah ya da batha (22 litre) denk
düşer. Ephah ve bath, eşittir. Her bir Homer, tahılın bir 'ephah'ının altıda
biri ve bir bath meyvenin onda biri. Kimse yüz kuzudan birini (Hezekiel
45:15, iki yüz kuzudan birini) sunup da kendini ayırmasın. Kahinler gelip
de ilk ürünü kutsamadan önce, kimse hasat yerindeki ya da bahçedeki
yemişi yemeyecek ... bir adama ait bir ev ... bunu satabilir ve ... ve
suçsuzdur ... Kimse kutsal yemeğine ... getirmesin. Kimse ulusların
tapındığı altından, gümüşten, bakırdan, kalaydan ya da kurşundan putları
kutsal yemeğin yanına yaklaştırmayacak; ancak ateşten yeni çıkarılmış
metal yemeğe yakınlaştırılabilir Kimse iş için kullanılan deri, giysi ya
da tekneyi taşımayacak. Bu eşyalara insan cesedi dokunduğunda da aynı
kural geçerli olacak; ancak yasa uyarınca kutsal suyla temizlenen ceset
kirli sayılmayacak. Günahkarlık çağı boyunca temiz kişiler, ölüleri saf
suyla temizleyecekler. Birliğe katılma yaşına gelmemiş erkekler ...
A KURALLAR 4Q285, 8. böl.
İsrail Oğulları'na şöyle yanıt verecek: En Yüce Tanrı'nın adına, kutsanacaksınız ...
O'nun kutsal adı sonsuza dek kutsanacak. O'nun kutsal melekleri kutsanacak.
En yüce Tanrı, sizi kutsayacak. Yüzünü sizden yana çevirecek ve cennetteki
hazinesini sizin için açarak, toprağınıza kutsama, çiy, yağmur, erken yağmur
ve geç yağmur yağdıracak ki bolca mısırınız, şarabınız ve yağınız olsun.
Toprakta sizin için meyveler yetişecek. Onları yiyecek ve besleneceksiniz.
Toprağınız verimli olacak; topladığınız ürünlerde küf ya da mantar
bulunmayacak. Birliğinizde hiçbir çocuk ölmeyecek ve kimse zor duruma
düşmeyecek. Yabani hayvanlar topraklarınızdan çıkacak ve veba hastalığı
görülmeyecek. Tanrı sizinledir. O'nun kutsal melekleri birliğinizdedir. O'nun
kutsal adı sizin üstünüzedir. ... aranızda ...
A KURALLAR IIQ14
İsrail'in Tanrısı adına onları kutsayacak. İsrail Oğulları'na ... şöyle yanıtlayacak:
Sonsuza dek kutsanacaksınız ve O'nun ... kutsanacak ... ve kutsal Melekleri
kutsanacak. En yüce Tanrı, sizi kutsayacak. Yüzünü sizden yana çevirecek ve
cennetteki hazinesini sizin için açarak, toprağınıza kutsama, çiy, yağmur, erken
yağmur ve geç yağmur yağdıracak ki bolca mısırınız, şarabınız ve yağınız olsun.
Toprakta sizin için meyveler yetişecek. Onları yiyecek ve besleneceksiniz.
Toprağınız verimli olacak; topladığınız ürünlerde küf ya da mantar
bulunmayacak. Birliğinizde ne bir çocuk ölecek ne de biri zor duruma düşecek
ve yabani hayvanlar topraklarınızdan çıkacak. Toprağınızdan kılıç geçmeyecek.
Tanrı sizinledir. O'nun kutsal melekleri birliğinizdedir. O'nun kutsal adı sizin
üstünüzedir.
A KURALLAR 4QTohorot (Saflıklar) A 4Q274 3 i-ii
I ... Tanrı, onun gözlerini açar ve o, okur ... bütün yasalarını ... çünkü ... yiyen adam
... meyvenin suyu sızmamışsa bu meyveyi yiyebilir; ancak ezilen ve bu nedenle
suyu sızan ya da kirli bir kişinin dokunduğu meyve yenmez. Ayrıca bütün
yeşillikler ... ve olgunlaşmış salatalık ... Her kim ki ...
II ... mühürlü tekneler ... temiz adam açısından kirlidir. Üzerinde çiy damlası
bulunmayan her yeşillik yenilebilir. Eğer bu sebze yenilmemişse suya koyun.
Eğer bir adam bunu yere koyarsa ve yağmur yağdığı zaman su seviyesi bu
yemişe kadar yükselirse ve kirli bir adam buna dokunursa, bu kişi kirinden
arınmadığı sürece bu sebzeyi yemeyecek ...
Topraktan yapılmış tekne ... onun içinde olan sıvı ...
A. KURALLAR 4Q Hasat Toplama
(4Q284a)
... sepet ... Kimse bunları toplamasın ... Cemaat'in sıvılarına dokunamaz;
çünkü incir ve narlar sulanmışsa ya da bunlar cemaat üyesi olmayan
biri tarafından toplanmışsa, koyuldukları sepetle beraber kirlenirler.
Zeytinler, zeytin sıkacağında ezilinceye dek, bunların temiz kalmasına
dikkat edilecek. ... saflık ...
* … Burada 'yeni şarap'la kastedilen şey açık değildir; ancak -Tapınak Parşömeni
dışında- bütün parşömenlerde, İbranice şarap sözcüğüne karşılık gelen -tiros
ve yayin- kelimelerinden ikincisi, olumsuz anlamda kullanılır. Muhtemelen,
Essenilerin içtiği 'şarap' mayalanmamış üzüm suyuydu. ...
* “Ölü Deniz
Parşömenleri Kumran Yazıtları” Geza VERMES Çev. Nurfer
ÇELEBİOĞLU (Kurallar, 171, 204, 205, 245, 248. sayfa)
13- ÇömlekçilikKumran da kazılarda günlük yaşamlarında sakinleri tarafından kullanılan çok sayıda
seramik kaplar bulunmuştur. Seramik kaplar; değerli sıvıların depolanması,
yiyecek ve içeceklerin muhafazası için kullanılmıştır. Pişirme kapları, mutfak
aletleri ve küçük kaplar bulunmuştur.http://www.biblediscovered.com/tag/qumran/
14-
KUMRAN'DA
GIDA MUHAFAZA KONUSU
Archaeological
İnterpretation and Debates.pdf Dosyası
175(186). sayfasının çevirisi
Üzüm,
Üzüm suyu
Topluluğun şarap
(şıra/üzüm suyu) sıktığının en önemli kanıtı üzüm
sıkmakta kullanılan aracın varlığıdır. Site içinde üzüm
sıkılan binada yetenekli üyeleri üzümleri sıkarak şarap ayini
için temiz/saf gıda üretmişler. Ayrıca çanta şeklinde saklama
küplerinin iç yüzeyleri morumsu-gri renkli lak ile
emdirilmiştir(laklama/vernikleme). Bu küplerle karakteristik
özelliği olarak uzun süre üzüm suyu saklanmıştır. Pis yemek
konusunda duyarlı olduklarından pis birinin dokunduğu ya da
nemlenen yiyecekleri yememişler.
Hurma
ve Hurma Balı ve Şırası (Dates and Date Honey)
176(187). sayfasının çevirisi
Kumran'da
belirgin bir şekilde kömürleşmiş hurma çekirdekleri bulundu.
1950 lerden beri yapılan kazılarda mağaralarda ve kazı alanları
dahil her ikisinde kömürleşmiş hurmalar, üzüm sıkma yerinin
bitişiğinde bulundu. Hurma
balı (hurma pekmezi) ve hurma şırası
sitenin geçmişinde üretildi.
15-
Doğada
rezerv olarak; tuzluluğu değişen derecelerde 150'den fazla ılıca
kaynağına, sahiptir. İkinci Tapınak dönemine ait bir antik kenti
kalıntıları 1950 yılında kazılmıştır. Kalıntılar,
Talmud'da afarsemon olarak bilinen balsam yağının, yapıldığı
bir sitedir. İyi korunmuş bir merdiven ve bir giriş yolu da
vardır. Burada kalıntıları ve Kumran içinde kalıntıları ile
aynı zaman ve muhtemelen aynı toplumun bir parçası vardı; o
Kumran'dan daha küçük olmasına rağmen ana bina, aynı düzen ve
oryantasyon içinde olduğu görünüyor.
http://www.travelisraelonline.com/dead-sea/national-parks-dead-sea/einot-tzukim-nature-reserve-%E2%80%93-enot-tsukim-spring-ein-feshkha-spring/
16-
Doç.
Dr. Naim SAĞLAM - F. Ü. Su Ürünleri Fakültesi – Su Ürünleri
Yetiştiriciliği Ana Bilim Dalı - Sülükler, Kullanım Alanları
ve Ekonomik Önemleri
17- 4.3-
ARKEOLOJİK BULGULAR (bkz. sayfa 16-17)
18- 4.4-
KUMRAN YAZITLARI (TIP KONUSU) (bkz. sayfa 17-18)
19- 4.6-
Esseniler ve Kaplıca Tedavisi (bkz. sayfa 19)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder