KUR’AN’DA DAVUD
PEYGAMBER
Kuran’da, Davud peygamber
hakkında bilgilere iniş sırasına göre sırasıyla; Sad, Neml,
Sebe, Enbiya, İsra ve Bakara surelerinde yer verilir. Bu sıraya
göre ayetleri incelendiğinde Davud peygamberin hayatının tarihi
ve arkeolojik verilerle uyum içinde olduğu görülür.
Güçler Sahibi
17.Sen
onların dediklerine sabret ve güçlerin sahibi kulumuz Dâvûd’u
hatırla. Şüphesiz o, Rabbine çokça dönendi.
(Sad 17)
Davud peygamberin güçler sahibi
olduğunu Kuran’dan öğreniyoruz. Onun fiziki, ahlaki, askeri ve
siyasi olarak güçlü olduğu anlaşılıyor. Allah’a hizmet eden
tarihteki ilk devletin hükümdarı olmasından anlaşılıyor.
Ayrıca Davud peygamberin dağlardan yararlanması, demiri çeşitli
amaçlar için kullanması, onun toplumunu her türlü sıkıntıdan
kurtarması, toplumunu ileriye taşıması “güçler sahibi”
olduğunun kanıtı niteliğindedir. Davud peygamberin yaşadığı
çağ bilindiği üzere “Demir
Çağı” (M.Ö.
1200-586) olarak adlandırılmaktadır.
Dağların
Boyun Eğdirilmesi
18.Gerçekten
Biz, dağlara boyun eğdirdik/yapısal olarak insanların yararına
kullanılacak biçimde yarattık. Her zaman kendisiyle birlikte
Allah’ı noksanlıklardan arındırırlardı. 19.Kuşları da toplu
olarak o’na boyun eğdirmiştik/Dâvûd’un ve insanların
yararlanacağı biçimde yaratmıştık. Hepsi o’na dönücü idi.
20.Biz o’nun mülkünü de pekiştirdik. Ve o’na yasayı ve hakkı
bâtıldan ayıran sözü söyleme imkânını verdik.
(Sad 18-20)
Kuran’da geçen dağların
boyun eğdirilmesi konusu sadece Davud peygambere özel durum değil,
şartlarını yerine getiren tüm insanların yapabileceği bir
olaydır.
Davud peygamberin dağlardan
yararlanmasını şöyle sıralayabiliriz:
-
Dağların yapısından dolayı zor şartlarda hayatı idame etme, savunma ve savaş açısından taktik beceriler kazanması,
-
Dağlarda jeolojiden yararlanması, madenleri amacına uygun olarak kullanması,
-
Dağlardan madenleri çıkarması, çıkarılabilecek madenleri tanıması,
-
Maden ergitme işi için dağlardaki ormanlardan yararlanması,
-
Savunulması kolay olduğu için kaleler, askeri üsler bölgenin en yüksek yerlerine inşa edilir. Davud peygamberin yaptırdığı kaleler ve askeri üsler de bu mantıkla yapılmıştır.
-
Dağlarda, savunmaya elverişli taştan evlerden oluşan şehirler oluşturması,
Antik çağlarda çok fazla araç
gereç gerektirmeyen demir ergitme işlemi odun kömürü sayesinde
yapılmıştır. Bunun için ormanlara yakın kurulan odun kömürü
ocakları, işlenmiş demir elde etmeyi fazlasıyla
kolaylaştırmıştır. Yani maden cevheri ormanlara yakın yerlere
taşınarak ergitme işlemi yapılmıştır.
Gerçekten de Demir Çağında
maden eritmek için ormana ihtiyaç duyulması nedeniyle, Orta, Doğu
ve Güneydoğu Toroslardaki Lübnan sediri (Cedrus libanı), Toros
köknarı, saçlı meşe ve tüylü meşe gibi geniş baltalıklar
sağlayan orman formasyonları, üretimci kültürler tarafından
yoğun bir şekilde kullanılmıştır. Üretim için hammadde
sağlayan bu türden bölgelerin kontrol altına alınması
arkasından, Girit, Kıbrıs, Filistin, Suriye, daha sonra
Mezopotamya ve İran ile Kafkasya’da demir üretimi ve kullanımı
belirgin ölçüde artmıştır.1
Bu nedenle demir çağında
Filistin-İsrail-Lübnan bölgesindeki Lübnan sediri ormanlarını
elinde tutan Davud peygamber demir cevherini kolayca işleyebilmiştir.
Böylece dağlar Davud’a boyun eğmiştir.
Tel-Dan şehrinde yapılan pek
çok arkeolojik kazı çalışmalarında çeşitli metal aletler
bulunmuştur.2
Kudüs’ün 33 km güneybatısında, Elah
Vadisinin kuzeyinde bir tepenin zirvesinde
yer alan Khirbet Qeiyafa kalesinde yapılan arkeolojik kazılarda
çeşitli metal silah ve alet bulunmuştur.3
İsrail’in kuzeyinde “Ramim” dağlarında yaklaşık 40 milyon
tonluk demir madeni bulunmuştur.4-5
Görüldüğü üzere Davud
peygamber dağların özelliklerini kavramış, öğrendiği
bilgilerle ihtiyacı olduğu madenleri dağlarda bularak işlemiştir.
Bu anlamda dağlar ona boyun eğmiştir.
Dağların tespih etmesi İslam’da
yozlaştırılan bir konudur.
Tesbih etmek, tespih çekmek değildir. Tesbih konusunda kısa alıntı
vermek istiyorum.
Dağların Tesbîhi:
Kur’ân’ın
birçok âyetinde bildirilmektedir ki, dağların tesbîhinin
ötesinde, evrende ne varsa, canlı-cansız, akıllı-akılsız, her
şey Allah’ı tesbîh etmektedir:
1.Göklerde ve yeryüzünde
bulunan şeyler, Allah’ı her türlü noksanlıktan arındırdılar.
Ve O, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün
olmayan/mutlak galip olandır, en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi
engelleyen/sağlam yapandır.
(Hadîd/1)
44.Tüm gökler/ uzay, yeryüzü
ve bunların içinde bulunanlar, Allah’ı noksan sıfatlardan
arındırırlar. O’nun övgüsü ile birlikte noksan sıfatlardan
arındırmayan hiçbir şey yoktur. Fakat siz, onların Allah’ı
noksan sıfatlardan arındırmalarını iyi kavramıyorsunuz.
Şüphesiz ki O, yumuşak davranandır, çok bağışlayandır.
(İsrâ/44)
41.Göklerde ve yeryüzünde
bulunanların, dizi dizi uçanların [kuşların, arıların,
bulutların, boranların] Allah’ı her türlü noksanlıktan
arındırdıklarını görmedin mi/hiç düşünmedin mi? Hepsi kendi
arındırmasını ve desteğini/doğaya yapacağı katkıyı
kesinlikle bilmektedir. Allah da, onların işlemekte olduklarını
en iyi bilendir.
(Nûr/41)
Ayrıca, Hadîd/1; Haşr/1, 24;
Saff/1; İsrâ/44; Ra’d/13; Nûr/41; Cuma/1; Teğâbün/1;
Enbiyâ/79; Zümer/75; Mümin/7; Fussılet/38; Şûrâ/5;
A‘râf/206′ya da bakılabilir.
Yukarıda açıklandığı gibi
Tesbîh,
“yaratanı tüm nitelikleriyle tanımak ve tanıtmak” olduğuna
göre, cansız varlıkların Allah’ı tesbîh etmelerinin dil ile
değil, hâl ile olacağı ortadadır. Cansız varlıkların hâl
dili, daima iç ve dış yapılarını teşkil eden kendi öz
nitelikleri doğrultusunda davranmalarıdır. İşlevlerini, Yaratıcı
tarafından kendilerine verilen bu öz nitelikler doğrultusunda
yerine getiren tüm cansız varlıklar, bu halleriyle Allah’ı tüm
kemâl sıfatlarıyla nitelemiş ve O’nu tüm noksanlıklardan
tenzih etmiş olmaktadırlar. Daha da açık ifade etmek gerekirse,
insan bilinci dışındaki tüm varlıklar Allah’ı kendi yaratılış
özelliklerini yerine getirmekle ve O’nun koyduğu düzenin
içindeki rolleri ile tesbîh etmiş olmaktadırlar. İnsanın değil,
“insan bilinci”nin istisnâ edilmesinin nedeni, insan bedenindeki
biyolojik mekanizmaların da aynı yasaya tâbi olarak Allah’ı
tesbîh etmekte oluşundan dolayıdır. Kalbin durmaksızın
çalışması, mitokondri organellerinin biteviye vücuda enerji
üretmesi veya kardiyo-vasküler sistemin vücudun beslenme
sürecindeki işlevini eksiksiz yerine getirmesi, bu biyolojik organ
ve sistemlerin Yaratıcı’yı tesbîh etme şekilleridir. Yalnızca
insan bilinci, Rabbini ancak bilinçli bir istem ve çaba ile tesbîh
edebilir. Zaten bu da onu diğer varlıklardan ayıran temel
özelliklerinden biridir.6
Mihrab/Davud’un Özel Evi
21.Ve
sana şu davacıların haberi geldi mi? Hani onlar mihraba/Dâvûd’un
özel evine çıkıp varmışlardı.
22,23.Dâvûd’un
yanına girdiklerinde o, onlardan korkuvermişti. Ona, “Korkma!
Biz, iki davacıyız. Kimimiz, kimimize haksızlık etti. Şimdi sen
aramızda hak ile hüküm ver, haksızlık etme ve bizi doğru yolun
ortasına yönelt” dediler. Birisi de dedi ki: “İşte bu benim
kardeşim. Onun doksan dokuz koyunu var, benim ise bir tek koyunum
var. Böyle iken, ‘Onu da bana ver’ dedi ve konuşmada bana üstün
geldi/tartışmada beni yendi.”
24.Dâvûd
dedi ki: “Doğrusu senin bir koyununu kendi koyunlarına katmak
istemesiyle o sana haksızlık etmiştir. Gerçekten de ortakların,
bir toplulukta yaşayanların çoğu kesinlikle birbirlerine
haksızlık ediyorlar. Ancak iman edenler ve düzeltmeye yönelik
işler yapan kimseler haksızlık etmezler. Ama onlar da ne kadar
azdır!” Ve Dâvûd, Bizim kendisini birtakım sıkıntılarla
imtihan ederek arı-duru hâle getirdiğimize/olgunlaştırdığımıza
kesin kanaat getirdi ve anladı. Hemen Rabbinden bağışlanma
diledi, ortak koşmaktan uzak olarak yere kapandı ve döndü.
25.Biz
de o’nun için bunu bağışladık/Biz de o’nu bağışladık.
İşte böyle! Şüphesiz yanımızda o’nun için bir yakınlık ve
güzel bir dönüş yeri vardır.
26.Ey
Dâvûd! Gerçekten Biz/biz seni bu yerde eski yöneticinin yerine
yönetici yaptık. O hâlde insanlar arasında hak aracılığıyla,
haksızlık ve kargaşayı engelleyip adaleti sağla. Keyfe, arzuya
uyma. O takdirde seni Allah’ın yolundan saptırır. Kesinlikle
Allah yolundan sapanlar; hesap gününü umursamadıklarından
kendileri için çok şiddetli bir azap vardır.
(Sad
21-26)
Ayetlerde, Davud peygamberin
yanına gelen kalabalık bir gruptan bahsediyor. Bu insanların
içinden birisi davasını görmesi için Davud peygambere
başvuruyor. Hak ile hüküm vermesini istiyor. Hâkimlik yapmasını
istiyor. Pasajdan anlaşılan Davud peygamber hak ile hükmünü
veriyor.
İşte tam da bu noktada Kuran
mesajı ile örtüşen iki önemli arkeolojik bilgiyi aktarmak
istiyorum:
Davud’un
Evi
a-Mesha
Stele - Mesha Dikilitaşı
Yakın
zamanda Fransız bilim adamı Andre Lemaire tarafından, Biblical
Archaeology Review adlı dergide “Davut’un Evi” ile ilişkili
bir keşfi bildirdi. Yazının başlığı şimdiye kadar eski
Filistin’den çıkartılan en büyük yazıt olan Mesha Stele
(Moabite Stone olarak da biliniyor) idi. 1868’de Dibon
harabelerinde bulunan ve daha sonra kırılan bazalt taş, sonunda
Louvre’a getirildi ve Lemaire üzerinde 7 yıl araştırma yaptı.
Lemaire’nin vardığı sonuç: “Davud’un
Evi”
ifadesi yazıtta yer almaktadır. Tel-Dan parçasında olduğu gibi
bu yazıt da, düşmanı olduğu İsrail’e karşı zaferle övünen
ve İncil’de ismi geçen Mesha’nın Kralı Moab’a ait. Lemaire
yazılanları çözmek için uzun uğraşlar verdi ama yaptığı
keşifle 9. yüzyıla ait Davud’un hanedanlığını anlatan iki
tane referansı ortaya koydu”7
açıklamaları yer almıştır.
b-Tel-Dan
Tableti
1993
yılında Galile Denizinin kuzeyinde, Suriye – Lübnan sınırındaki
Hermon dağında, antik Tel-Dan kentinde(tel: höyük demektir)
arkeologlar bir kazı sırasında bazı tabletler ve yazıtlar
buldular. Bu tablet arkeolojik bir çalışmanın dışında, dinler
tarihini ilgilendiren bir öneme sahipti. Kitabı Mukaddes dışında
-Ebla Tabletlerinden sonra-
ilk
kez bir peygamber ismine rastlanmıştı. Bu keşif “Tel-Dan
Tableti” olarak ünlenmiştir.
Time
dergisinin 1993 yılı Aralık 18. sayısında bu paha biçilmez
değerdeki tablete geniş yer verilmiş ve bu buluşun ne derece
önemli olduğunun açıklandığı bir makalede kısaca şu
anlatılmış:
“1993
yılında Hebrew Union Kolejinden Avraham Biran ve Hebrew
Üniversitesinden Joseph Naveh “Davut’un
Evi”
ve “İsrail’in
Kralı”
ifadelerini içeren bir yazıt bulduklarını ilan ettiler. M.Ö
9.yüzyılda yani Davud’un hükümdarlığından yalnızca 1 yüzyıl
sonrası yazıldığı belirlenen yazıt, bir komşu kral tarafından
İsraillilere karşı bir zaferi anlatıyor.8
Tablette yazan İsrail’in Kralı
Davud’un Evi ifadesi dikkat çekici bir şekilde Sad suresi 21.nci
ayetteki “mihrab/Davud’un özel evi” ifadesi ile örtüşmektedir.
Davud peygamberin bir süre Hermon dağında bulunan Dan kentinde
yaşadığı anlaşılıyor.
Tabletteki
Davud’un
Evi
sözü; sadece İsrail değil, Levant’daki (Doğu Akdeniz) tüm
insanlar tarafından sıkça kullanılan, belirli bir hanedanı
tanımlamak için kullanılan kalıplaşmış bir terimdir.9
Buradan da
anlaşılıyor ki; Davud’un evi, ifadesi özel mülk anlamında
değil de kamu işlerinin görüldüğü makamı, ofisini ifade
ediyor. Dan kentinde yapılan arkeolojik kazılarda kral ya da
hakimin oturduğu düşünülen platform bulunmuştur.10
Tel-Dan kentinin Arapça adının Tel
el-Qadi
yani Hakim Höyüğü olması da oldukça dikkat çekiyor.
Sad suresi
21.nci ayette “tesevveru”
ifadesi geçiyor. (tesevveru:
السّور
[tesevveru=sûr],
“yüksek duvar”, تسوّر
[tesevvür]
de, “yüksek yere çıkmak” demektir.) Ayette davacıların
yüksek duvarı/suru tırmanarak Davud’a ait mihrab/Davud evine
gelmesi anlatılıyor. Dan şehrini çevreleyen taş duvarların
10-15 metre kadar yükseklikte olduğu bildirilmiştir.11
Resimlerde görüldüğü gibi davacılar Davud peygamberin yanına
ancak tırmanarak gelmeleri gerekiyor. Demir Çağı Dan şehir
kapısı ve duvarlarının temsili resmi görülüyor.
Sürü Halinde Kuşların
Boyun Eğmesi
Davud peygamberin emrine kuşların
verilmesi konusu da Davud peygambere özgü bir durum değildir.
Dağlar tüm insanların hizmetine sunulmuştur. Bir başka ifade ile
dağlardan yararlanmak isteyenler ancak doğa yasaları dediğimiz
yasalara uyduğunda istifade edebilir. Bu yasaların dışına
çıktığında yararlanamaz.
Kuşların Davud peygambere boyun
eğmesi, diğer insanların kuşlardan yararlandığı gibidir.
Burada dikkat edilecek nokta, Davud peygamberin kuşları hangi amaç
için kullandığıdır.
Davud peygamberin İsrail’in
kuzeyinde Hermon dağının eteklerinde ki Tel-Dan şehrinde
yaşadığını ve dağlardan maden çıkararak işlediğini
belirtmiştik. İsrail’in kuzeyinde Celile yakınlarında bulunan
Hula Vadisinde göçmen kuşların konakladıkları kuş cenneti
bulunmaktadır.
İsrail ve özellikle Celile,
Avrupa ve Asya’dan Afrika’ya uzanan ana göç yolunun üzerinde
yer alır. Yılda iki kez olmak üzere ilkbaharda ve sonbaharda beş
yüz milyon göçmen kuş İsrail’in üzerinden geçiyor. Bu
kuşların büyük bir kısmı Celile’deki Hula Vadisinde
konaklıyor. 350 türden yüz binlerce kuş, kışı burada
geçiriyor. Sonbahar ve kış aylarında Hula Vadisi, dünyadaki en
büyük turna yoğunluğuna ev sahipliği yapıyor. Dünyadaki
turnaların yüzde 20’si İsrail’de Hula Vadisinde
konaklamaktadır. Turnaların güneye göç etmesi Aralık ayının
ortasından Mart ayının ortasına kadar sürüyor. Günümüzde
Hula vadisinde kuş festivali düzenlenmektedir.12
Davud peygamber bulunduğu
bölgedeki çevreyi, kuşları incelemiş onlardan bir şekilde
yararlanmıştır. Tarihte posta güvercinlerinin varlığı
bilinmektedir. Su kuşlarını gözleyerek su kaynaklarına
ulaşılabilir. Avcılık için de kuşlar beslenmektedir. Uçak,
planör yapımında da kuşlardan esinlenilmiştir.
Kuşlarda yeryüzünün manyetik
alanını algılayan özel bir sistem olduğu keşfedilmiştir.
Kuşlar manyetik alan çizgilerini
takip ederek yönlerini bulurlar. “Kuşların
üç çeşit pusulaları vardır: Yıldız, güneş ve manyetik
pusula. Bunlar birbirinden bağımsız çalışıyor. Manyetik pusula
da sorun yaşalar bile güneş ve yıldız pusulası onlara yardımcı
oluyor.”13
Davud peygamberin yaşadığı
dönem dikkate alındığında Davud peygamber; haberleşme, su
kaynaklarına ulaşma gibi temel işler için kuşlardan yararlanmış
olmalıdır.
Tarihi veriler ve yukarıdaki
ayetler ışığında; Davud peygamberin Allah’ın kendisine
verdiği; hikmet, fasl-ı hitap yani hükümleri açık ve kesin
olarak bildirmesi ile elçiliğini,
hâkimliğini,
yöneticiliğini hakkıyla yaptığını anlıyoruz. Onun bilgisi ile
dağları boyun eğdirmesi yani dağlardan türlü şekillerde
yararlanması, demiri işlemesi, savunma amaçlı zırhlar
oluşturması ile güçler
sahibi olduğunu en
iyi şekilde göstermiştir.
Kur’an kıssalarının
arkeoloji ile kontrol edilmesi, sağlamasının yapılmasının önemi
bir kez daha ortaya çıkmıştır. Allah’ın Kur’an’da
kıssalardan bahsetmesi bizim hikâye dinlememiz için değildir. Bu
kıssalardan dersler çıkarmamız, ibretler almamız istenmektedir.
Bu konu gerçekten çok önemlidir.
Hakan KAYILI
24.02.2018
Kaynaklar:
1-
http://dergipark.ulakbim.gov.tr/cusosbil/article/viewFile/5000001195/5000001886
- (1. syf)
2-
http://www.ancient-origins.es/noticias-historia-arqueologia/%C2%BFlas-once-tribus-israel-pol%C3%A9mico-descubrimiento-revela-que-la-tribu-dan-podr%C3%AD-haber-estado-formada-003939
3-
http://qeiyafa.huji.ac.il/gallerymetal.asp
4-
http://arsiv.mmo.org.tr/pdf/00000239.pdf
6-
http://www.istekuran.net/tebyin-ul-kuran-nuzul-sira/38-sad-suresi.html
7-
http://serdarcelikler.blogspot.com.tr/2014/04/kral-davutun-evi.html
8- Time,
Dec. 18, 1995 “Are The Bible’s Stories True?”
9-
http://www.inplainsite.org/html/kings_of_israel.html#David
10-
https://biblewalks.com/sites/TellDan.html
11-
https://biblewalks.com/sites/DanCanaaniteCity.html
12-
https://www.haaretz.com/israel-news/culture/1.5432357
13-
http://t24.com.tr/haber/elektrikli-aletler-kuslarin-yonunu-sasirtiyor,257911
Anahtar Kelimeler: Davud’un Evi, mihrab, Hermon
dağı, Tel-Dan, Tel-Dan
tableti, Mesha
Stele, Ramim dağı, Khirbet
Qeiyafa, Demir çağı, Lübnan sediri, Hula vadisi.
Resimler
Mesha
Dikilitaşı
|
Tel-Dan Tableti (Davut’un Evi” ifadeleri) |
Tel-Dan Tabletinin bulunduğu ev |
Dan şehir duvarlarını gösteren bir çizim. |
Dan Şehri yüksek duvar kalıntıları (Tel-Dan) |
Antik Dan Kenti yüksek duvar kalıntıları |
Hakimin kullandığı kürsü |
Dan Kenti İsrail'in Kuzeyinde Hermon Dağı eteklerinde yer alır. |
Tel-Dan Şehrinde bulunan metal aletler |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder